Atatürk'ün Uşağı İdim / Cemal Granda
Atatürk Arapçayı sevmediği için kendi ismini de beğenmiyordu. Bu bakımdan adını yazdığı zaman Mustafa ismini sadece küçük (m) harfiyle yazıp geçiyordu. Kemal adını mecburen kullanıyordu. ATATÜRK soyadını çok seviyordu. Bir gün ona anlattılar ki milletimiz, Müslüman olmadan önce KAMAL kelimesini kullanıyordu. KAMAL "sağlam kale" karşılığında bir kelime idi. ATATÜRK'ÜN UŞAĞI İDİM isimli kitabında Cemal Granda bu meseleyi aynen şöyle açıklıyor: "Türk dilinin sadeleşmesine, özleşmesine, yabancı sözlerden arınmasına önem verildiği günlerdi. Kemal'in Arapça olduğu ve Türkçede KAMAL diye bir söz bulunduğu ileri sürülmüş. Atatürk de bu görüşü uygun bularak Kemal yerine KAMAL diye yazmaya başlamış. Bizim bundan haberimiz yok. Onu Mustafa Kemal diye biliyoruz. Müstahdem arasında polislikten emekli olmuş Kemal isimli bir sofracı vardı. Askerliğini köşkte hizmet ederek yapıyordu. Bir akşam sofrasında, üç kadeh içtikten sonra Atatürk bize dönerek: - Dünyada ne kadar Kemal varsa hepsi eşektir, dedi. Sofracı Kemal şaşaladı. Ne diyeceğini bilemedi. Toparlandı. Dili tutulmuş gibiydi. Dudakları titriyordu. Hepimiz bunun altından ne çıkacak diye beklerken, Atatürk sözlerini şöyle bitirdi: "Haa anladım. Sen bana bakıyorsun. 'Sen de Kemal'sin.' demek istiyorsun. Ben artık KAMAL oldum. Kemaller başlarının çaresine baksın!" dedi.
Sayfa 60 - Yakın Plan
Erinmeden okuyunuz lütfen..
Masanın üzerinde bir alet. Manyetoya benziyor. Kollu. Manyetodan çıkıp duvardaki prize giden bir kablo. Bir kablo da kutudan çıkıp bana geliyor. Kordonun yanımda duran iki ucu da sıyrılıp hazırlanmış. Uçlardan birini ayağımın küçük parmağına, öbürünü de kamışıma sarıyorlar. Öbür uzaktaki ucu prize soktuklarını görüyorum. Yerde de çarmıha
Reklam
Biraz uzun ama son zamanlarda ülkenin halini özetleyen bir alıntı
- ...ormanın serinliğini, kırların dinginliğini severim bilirsin; beni çoğu kez romantik olmakla suçlamışsındır. Ömrümde siyasetin lafını bile duymak istemiyordum ama siyaset beni kovuyor. - Peki hangi partiyi tutuyorsun? - Hiçbirini, zaten bu yüzden huzurum kaçtı. Benim bütün siyasetim şu: Müzik, resim severim; iyi bir kitap benim için çok
Sayfa 278 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları (*Honore Gabriel Riquetti de Mirabeau, Fransız yazar ve politikacı. Bu devrimci konuşmacı daha sonra kraldan para yardımı almıştır.)Kitabı okudu
"Seni serbest bıraktım. Özgürlüğün gerekliliğine inancım sonsuz. En yüce ruhlar özgürlük içinde yeşermiştir. Bu inancımdan dolayıdır ki sonsuz kurallar, sıkı yasalarla kısıtlamadım seni. Çok az şey istedim senden; oysa sen dilediğin gibi davranmakta direttin. Bir bakıma dilediğin gibi davranmanı ben istedim, kendi kendinin patronu olacak biçimde yetişmeni destekledim. Bunu yaparken de, yanlış yollara sapmayacak kadar akıllı davranmanı bekledim. Hiç değilse derslerine çalışacağını, okulunu boşlamamanı umdum. Ama sen beni yalancı çıkardın. Ne yapmamı istiyorsun? Yaşantına sınırlar koymamı, neyi ne vakit yapacağını kurallarla saptamamı mı bekliyorsun? Hafiye gibi gözüm üstünde olsun, her hareketini, her isteğini ben düzenleyeyim, her akşam sana hesap sorayım mı istiyorsun? Her an başında dikilip sana zorla ders çalıştırayım, bunu mu bekliyorsun benden?"
Sayfa 60
Türk dilinin sadeleşmesine, özleşmesine, yabancı sözlerden arınmasına önem verildiği günlerdeydi. "Kemal"in Arapça olduğu ve Türkçede "Kamal" diye bir söz bulunduğu ileri sürülüş. Atatürk de bu görüşü uygun bularak Kemal yerine Kamal diye yazmağa başlamış. Bizim bundan haberimiz yok. Yine O'nu Mustafa Kemal diye biliyoruz. Müstahdem arasında polislikten emekli olmuş Kemal adlı bir de sofracı vardı. Askerliğini Köşkte hizmet ederek yapıyordu. Bir akşam sofrasında üç kadeh içkiden sonra Atatürk bize dönerek şaka şeklinde: -«Dünyada ne kadar Kemal varsa hepsi eşektir.» dedi. Sofracı Kemal şaşaladı. Ne diyeceğini bilemedi. Toparlandı. Dili tutulmuş gibiydi. Dudakları titriyordu. Gözlerini Atatürk'ün yüzünden ayıramıyordu. Hepimiz bunun altından ne çıkacak diye merakla beklerken, Atatürk, sözlerini şöyle bitirdi: -Haaa anladım. Sen bana bakıyorsun. Sen de Kemalsin demek istiyorsun. Ben artık Kamal oldum. Kemal'ler başının çaresine baksın, dedi.
SON DERS (UZUN AMA OKUMAYA DEĞER) Günün son dersinin sonuna gelinmişti. Öğrenciler çıkmak için sabırsızlanıyordu. Defter ve kitaplarını çantalarına koydular. Zil çalar çalmaz, dışarı çıkmak için hazırdılar. Yalnız, Ali hazırlanmamıştı. Gecikmek için de elinden geleni yapıyordu. Nihayet zil çaldı. Öğrenciler bir anda kapıya yöneldi. Ali yerinden
Sayfa 252Kitabı okudu
Reklam
120 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.