Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gün gün yazıyorum! (4. Gün)
Birçoğumuz bir şeyler yazıyoruzdur ya da önceden yazmıştır. Bize yeterli gelmediği veya kişisel hikayemizi yansıtmaktan çekindiğimiz için paylaşamadığımız yazılarımız muhakkak vardır defter sayfaları arasında. Biz bu mükemmelliyetçilik prangasına takılı kalırken unuttuğumuz bir şey var: bir işte mükemmel olmak için başlamak lazım! O ilk adımı atmadığımız müddetçe -yaptığımız iş her ne olursa olsun- mükemmele ulaşamayacağız. Yazmak noktasında ise metinlerimizi okutmak mükemmele ulaşabilmemiz için önemli. Onları kimseye okutmadığımız sürece kendimizi olduğumuzdan iyi ya da çok daha kötü bir seviyede görmeye meyletmemiz olağan. Olduğumuzdan kötü bir seviyede sanmamız, içimizdeki yeteneği ortaya koymamızı engellerken; çok daha iyi olduğumuzu düşünmemiz, kendimizi geliştirmemize mani olabilmekte. Metinlerimiz, okuyucusunda karşılık bulduğu kadar başarılıdır. Anlatmak istediğiniz şey ne kadar sıra dışı ve etkileyici olursa olsun onu doğru biçimde anlatamazsanız hiçbir değeri yoktur. Doğru üslubu bulabilmek için çekingenliği bir kenara bırakıp yazılarımızı olabildiğince çok okuyucuya ulaştırmamız gerekiyor. Unutma! Okuduğumuz çoğu yazar, o ilk adımı atabildiği için ismi günümüzde hâlâ anılmaya devam ediyor. ... Kendime, her gün kısa da olsa bir şeyler yazma sözü vermiştim ve bugün 4. gün. Yorum ve eleştirileriniz benim için kıymetli. Yazmak için konu tavsiyelerinizi de bekliyorum ✨
HAMM: Clov! CLOV: (Bıkkın) Ne var? HAMM: (Sinirli) Yoksa biz... biz.... bir şey mi ifade etmeye başlıyoruz? CLOV: İfade etmek, ha? Biz, ifade etmek! (Kısa bir gülüş) Bu güzel işte! HAMM: Merak ediyorum. Yeryüzüne dönen akıllı bir varlık bizi inceledikçe bazı düşüncelere kapılmaz mı acaba? (Akıllı varlığın sesini taklit ederek) "Ah evet, ne olduğunu şimdi anlıyorum... evet, şimdi ne yaptıklarını anlıyorum!" Hatta, oraya kadar gitmeden, biz kendimiz... (Heyecanlı) biz kendimiz... zaman zaman... (Ateşli) Belki de bütün bunların boşa gitmemiş olacağını düşünmek!
Reklam
"Ne kadar sıradan olursa olsun,her kalıntının anlatacak bir hikayesi vardır."
ACİL !!
Biliyoruz ki dünyada farklı boyutlar vardır ve biz buna paralel evren deriz ... Paralel evrende bizler görünen varlıklarız ancak biliyoruz ki görünmeyen varlıklarda vardır ... Ben kendi kitabıma göre inandığım kitaba göre bir bakış açısı sunacağım ... Kuran 'da da Görünmeyen olarak Cinlerden bahseder ... Onlarında iyisi ve kötüsü vardır ...
"Bir ağacın ölüsünün, canlısına kıyasla daha çok para ettiği bir dünyada yaşıyoruz. Bir balina ölüsünün, canlısından daha değerli olduğu bir dünya burası... Ekonomimiz bu şekilde işlemeye devam ettiği ve şirketler kontrol edilmediği sürece ağaçları kesmeye, balinaları öldürmeye, maden kazmaya, topraktan petrol çıkarmaya devam edecekler. Dünyayı mahvettiğimizi ve gelecek nesillere daha kötü bir dünya bırakacağımızı bilmemize rağmen. Bunlar ne pahasına olursa olsun kâr etme kültürüne dayanan ve her şirketin kendi çıkarına göre hareket etmesinin, en iyi sonucu yaratacağına inanılan kısa vadeli düşünme biçimi. Korkutucu olan ve bir uygarlık olarak bunun başından beri ne kadar kusurlu bir teori olduğuna gözümüzü açmamızı sağlayabilecek son şey; artık ağacın da balinanın da bizler olduğunu görmemiz. Hayatımızı dolu dolu yaşayarak geçirmektense, zamanımızı bir ekrana, bir reklama bakarak geçirdiğimizde şirketler için daha kârlı hale geliyoruz. Şirketler, güçlü yapay zekalar kullanarak dikkatimizi; amaçlarımız, değerlerimiz, yaşamlarımız gibi daha tutarlı şeyler yerine istedikleri şeylere çekiyorlar." -The Social Dilemma
Reklam
Bir bahar mevsimi cam kenarında bir kelebek Görürsün yaşamın ne kadar kısa olduğunu fark edersin, anı yaşamak bir kelebeği düşünmek gibi olsun....
Sevilen bir varlığın çizgilerini insan hayalinde canlandırmağa çalışırsa, geçmişten o kadar çok hatıralar belirir ki, bunların içinden çizgileri, gözyaşları arasından görünürmüş gibi, çok silik görür; bunlar hayal gözyaşlarıdır. Ne vakit annemi, o zaman olduğu gibi hatırlamak istesem, ancak, bana karşı her vakit aynı şefkat ve sevgiyi gösteren kahverengi gözleri, boynunda , kısa saçlarının kıvrıldığı yerin biraz aşağısında bulunan beni, işlenmiş beyaz yakası, ve daima beni okşıyan, sık sık öptüğüm, nârin, zayıf eli gözümde canlanır, ama kendisini bütün olarak bir türlü tasavvur edemezdim.
Sayfa 19
120 syf.
8/10 puan verdi
·
6 günde okudu
Bir İdam Mahmkûmunun Son Günü Victor Hugo'nun Fransız adaletinin 19. Yüzyılda ne durumda olduğunu açık ve ağır bir şekilde eleştirir. Kısa bir tiyatro metni ile başlayan kitap, dönemin halkının idam cezasını ne derece normalleştirmiş olmasından yakınır. Mahkumun son sözlerinin, duygularının, aklının içinden geçirmekte olduğu düşüncelerin tiksinti verici olduğunun dile getirirler. İdam gününe bir hafta kala son anlarını yazmaya karar veren karakter geçmişi ve başına gelenleri son anına kadar yazar.
Bir İdam Mahkûmunun Son Günü
Bir İdam Mahkûmunun Son GünüVictor Hugo · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2023120,5bin okunma
352 syf.
8/10 puan verdi
Lanetli ~ #KitapYorumu "Herkese istediğini yaptırabileceği bir kelimenin varlığına nasıl inanabilirdi ki?" Kitapta 20 yazardan, bilinen / bilinmeyen 20 tane kısa kısa hikayelerin daha farklı daha karanlık daha ürkütücü şekilde derlemelerini okuyoruz.. Ve okurken yeni canavarlarla, mitlerle, büyülerle, perilerle karşılaşıyoruz. Her hikayenin kısa, ürkütücü ve karanlık olması benim çok hoşuma gitti. Başta okumakta zorluk çektim (tamamen benimle alakalı bu ara kitap okuyamıyorum) ama sonra okudukça ne ara başlayıp bitirdiğimi anlamadım bile. Bir tane daha okuyayım diye diye kitabı bitirdim. Çoğu yazarla ilk defa bu kitap sayesinde tanıştım ve dillerini, yazım şekillerini çok sevdim. Ben zaten hikaye okumayı çok severim. Burada da aslında bildiğim hikayeleri çok daha karanlık bir şekilde tekrar okumuş gibi oldum... Bazıları gerçekten aşırı ürkütücü, rahatsız ediciydi ama çok hoşuma gittiler Özellikle favorim olanlar... Kan Kadar Kırmızı, Pamuk Kadar Beyaz "Christina Henry" (Pamuk Prenses den ilham alınmış, bayıldımm) Dinle "Jen Williams" (Baştan sona çok ilgimi çekti) Faith & Fred "Maura McHugh" (Kısa bir film sahnesi gibiydi o yüzden çok hoşuma gitti) Deri "James Brogden" (Okurken içim kötü oldu ama aşırı sevdim) Wendy Darling "Christopher Golden" (Peter Pan'dan ilham alınmıştı, çook sevdim) Sevilmeyen "Christopher Fowler" Peri Kurt Adam vs Vampir Zombi "Charlie Jane Anders" ( Buna da bayıldımm) Sizde ürkütücü, karanlık havaya sahip hikayeleri okumayı seviyorsanız bu kitaba göz atabilirsiniz. ☆ 8/10
Lanetli
LanetliNeil Gaiman · Athica Books · 20243 okunma
Reklam
392 syf.
10/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Onun Adı Hayat || SOLMAZ ŞAHİN Hayat; yaşam demekti. Doğumdan ölüme kadar geçen süre demekti. Ve işte Hayat da adının hakkını vererek bu süreci yaşadığı tüm zorluklara, zorbalıklara rağmen bir gün bu süre dolduğunda arkasında güzellikler bırakarak tamamlamak istedi. Annesinin yüzündeki kara çıbanını öpe öpe sevdiği, gözünden sakındığı çiçek kızı
Onun Adı Hayat
Onun Adı HayatSolmaz Şahin · Feniks Kitap · 202310 okunma
"Ahmedî-Dâstân ve Tevârîh-i Mülûk-i Âl-i Osman" Çalışma, Atsız'ın hazırladığı ve 1949'da Türkiye Yayınevi tarafından yayımlanan Türkiye Tarihleri I adlı eserin 1-35. sayfaları arasında yer almaktadır. Atsız'ın çalışması, Ahmedi'nin İskendernâme'sinin sonunda yer alan Osmanlılarla ilgili bölümün ilmî yayınıdır.
Her güne ertesi günün daha iyi olacağını, onu birazcık olsun unutmuş olacağımı umarak başlıyor, ama ertesi gün karnımdaki ağrının hiç değişmediğini, acının sürekli yanan kuvvetli bir kara lamba gibi içimi karartmaya devam ettiğini hissediyordum. Onu birazcık daha az düşünebilmeyi, zamanla onu unutabilmeyi başardığıma inanabilmeyi ne de çok isterdim! Onu düşünmediğim dakika artık çok azdı, daha doğrusu hiç yoktu. Belki bazı geçici anlar vardı, o kadar. Bu "mutlu" anlar da çok kısa sürüyor, bir iki saniyelik bir unutma süresinden sonra, kara lamba tıpkı bir apartmanın kendiliğinden sönen otomatiği gibi kendiliğinden yanıp karnımı, genzimi, ciğerlerimi zehirliyor, nefes alış verişlerimi bozuyor, var olmayı sürekli gayret gerektiren bir zorluğa çeviriyordu.
Sayfa 152 - Yapı Kredi Yayınları - 35. BaskıKitabı okuyor
Atsız, 3. Mustafa'ya kadar (iki yazmada 4. Mehmed'e kadar) olan padişahların cülus tarihlerini, karşılaştırmalı bir cetvel hâlinde verir. Yazmalardan birindeki İstanbul'la ilgili istatistikî bilgi, çok ilgi çekici ve değerlidir. Hicrî 985 (1577-1578) tarihinde, Halep Kadısı Zekeriya Efendi İstanbul'da bir teftiş yapmış ve şehirdeki Müslüman, kâfir, Yahudi mahallelerinin, camilerin, mescitlerin, imaretlerin, ilk mekteplerin, hankah, zaviye, kervansaray, çeşme, musluk, fırın, değirmen, kapan, hamam, bozahane ve kiliselerin sayısını vermiştir. Buna göre o tarihte İstanbul'da 3973 Müslüman mahallesine karşılık 4585 kâfir (Hristiyan) ve 2585 Yahudi mahallesi bulunmaktadır. Cami, mescit, mektep, zaviye, çeşme gibi kurum ve binaların çokluğunu da dikkate alan Atsız, bu kısa, fakat önemli bilgi hakkında şu yorumu yapar: "Bu rakamlar, on altıncı Milâdî asırda, mahallelerin sayısına göre şehirde Türklerin sayı bakımından henüz çoğunluk sağlayamadıklarını, fakat sosyal müesseselerin göz kamaştıracak kadar çokluğu ile şehri Türkleştirip Müslümanlaştırmak için ne hummalı bir faaliyet gösterdiklerini ispat eder." (Atsız 1957: 50).
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.