Gerçek hikayelerin bendeki yeri daima farklı olmuştur.Etkisinden çıkmamda bir okadar zor...Okuduktan sonra hangi kitapla avutmaya çalıştıysam da bir yerlerde hep âçlıktan ceketinin düğmelerini satmaya kalkışan, talaş çiğnemek zorunda kalan, rengi attığı belli olmasın diye pantolonun diz kapaklarına su serpen Andreas Tangen geliyor aklıma.
Knut Hamsun'un kendi hikayesini kitapta Andreas adlı kahramandan dinliyoruz. Geçimini yazdığı makalelerle sağlamaya çalışan ve bir türlü gelmeyen ilhamlar yüzünden başaramayan tek zenginliği kurşun kalemi olan bir adamın hikayesi. Tamamen değişecek hayatı diye beklerken daha kötü duruma düşüyor her defasında.Bunun sebebi belkide dürüstlüğü , ve açlığı yenen gururu...
Okurken iliklerimize kadar hissediyoruz soğuğu , yalnızlığı ve tabiki açlığı.Belki de bu sefalete daha fazla dayanmamak için hızlı hızlı çevirdik sayfaları , biraz da kızdık yazara...
Ama kaçmayacağımız gerçek ; hala görmezden geldiğimiz belki de peşinde koştuğumuz hayat karmaşasından görmediğimiz , çekinip , korktuğumuz Knut Hamsun gibi binlercesi... Düşündürüyor değil mi ? "Bütün ömrüm bir mercimek çorbasına fedadır." diyecek yaşanmışlıkların neler olabileceği .