...Çünkü alevden gömlek giyip âşıklar ordusunun mecnûn, meftûn ve meclûp neferlerinden biri olan Dâvut artık, kalbindeki firâvuna, yani Nevâ'ya tapıyordu.
...eğer kitabımı bastıramazsam muhtemelen Neva'ya gideceğim.
Başka ne yapabilirim ki?
Her şeyi teker teker düşündüm.
Sabit fikirlerim için ölümü göze alamam.
Kısa zamanda yaz bana, zira kendi kendimden bıktım.
Hatta aralarında öyleleri vardı ki, devletin bir koltuğundan ötekine olağanüstü bir hünerle geçebiliyorlardı. Memur olmayanlarsa kaldırım mühendisliği yapıyorlar ya da pastanelerde gazete okuyorlardı, kısacası çoğu aklı başında insanlardı.
Aşkım benim kanatlarımdır. Cennete gideceksem eğer, bu kanatlarla yükselirim. Yeter ki Nevâ orada olsun! Eğer o, yerin yedi kat dibindeyse, Kâbil’in, Nemrud’un, Ebû Cehil’in ve tüm putperestlerin günâhlarının bin mislini işleyip cehenneme bile inerim! Çünkü kalbimi kavuran aşkın, cehennem ateşinden bile yakıcı olduğunu bilirim! Nevâ dünyadaysa eğer ve ben cennetteysem, yasak meyveyi hiç düşünmeden yerim! Çünkü bilirim ki, Nevâ neredeyse cennet de oradadır!
"Olmamı dilediğin kişi olamadığım için üzgünüm anne. Tercihlerimin üstesinden gelemiyorsan ya da kabul edemiyorsan bu sorun değil. Sadece beni bir daha arama. Ancak eğer hayatımı ve tercihlerimi ayıplamadan ve gereksiz yorumlarda bulunmadan kabul edebilirsen gelebilirsin."
"Eğer bu şekilde davranıyorlarsa ya aptaldırlar ya da numara yapıyorlardır. Ve yüzde yüz emin olduğum bir şey varsa o da ışıltılı küçük karımın aptal olmaktan çok uzak olduğudur. Davranış şekli insanları kolaylıkla aksine ikna etse bile. Ama benim için bu kadar açık olan şeyi göremeyenler aptal olan onlardır."