Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Nurs Books

Nurs Books
@nursbooks
8 okur puanı
Ocak 2019 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
“Hasta toplum, bünyesindeki normal bir davranışı normaldışı olarak yorumlayabilen toplumdur.”
Metis Edebiyatdışı
Reklam
“Aşırı bağımlı kişi, kendisine yakın insanlara karşı taşıdığı düşmanca duyguların çoğu kez bilinçinde değildir. Üstelik bu kişileri sevdiğine de inanır, ama aslında sevmeden sevilmek istemektedir. Bu nedenle, onlara kendisini sevdirmek için çaba gösterir ya da kendi kişiliğini ortadan silerek sürekli onların beklentisi doğrultusunda davranır. Kendisini ve çevresindekileri “iyi” bir insan olduğuna inandırmaya çalışır; kendi isteklerini ortaya koyamadığı gibi, kendi çıkarmarına uygun düşmeyen durumlara da karşı çıkamaz; sürekli çevresindeki insanların görüşlerini paylaşır ya da kendinden söz etmeksizin onları dinler; kimseye yük olmamaya çalıştığı halde kendisinden beklensin ya da beklenmesin, insanların yardımına koşar. Çevresi ondan genellikle “iyi insan” diye söz ederse de, bu özelliği dışındaki kişiliğini tanımlayabilmekte güçlük çeker. Çoğu geçmişin uslu çocukları olan bu kişiler, çevrelerine sevgi karşılığı “rüşvet” dağıtırken, kendi kişiliklerinden vazgeçmiş olmanın yarattığı düşmanlık duygularını da sürekli baskı altında tutmak zorunda kalır ve kendilerine yabancılaşırlar. Çünkü iyi insan, çevresine olduğu kadar kendisine karşı da iyi olan kişidir.”
Sayfa 58 - Metis Edebiyatdışı
“İnsanlar vardır, bilirsiniz, başkalarından sürekli bir şeyler bekler ya da isterler. Aslında bu, bir insanın ihtiyaçlarını kendisinin karşılamasından çok daha büyük bir çabayı gerektirir. Üstelik onur kırıcıdır da. Ama onlar için önemli olan, diğer bir insanın ya da insanların kendileri için bir şeyler yapmasıdır. Bunun için her şeye katlanırlar. Genellikle bu insanları sömürmek değil, bir şeylerin hazırca kendilerine verilmesidir. Aşırı bağımlıdırlar ve kendi sorumluluklarını başkalarının üstlenmesini beklerler. Onların çevremizdeki varlığından sıkılabilir ya da bize yük olduklarını düşünebiliriz. Ama çoğu kez kendi bağımlılığımızdan ötürü onları çevremizde tutarız. Kendilerine bir şeyler verildiği sürece bizden kopmazlar. Bir diğer deyişle, böyle kişiler kronolojik olarak yetişkin, hatta entelektüel yönden iyi gelişmiş olsalar bile, bebeklik yıllarının asalak varoluş biçimini sürdürürler.”
Metis Edebiyatdışı

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
“Çağdaş toplumlarda incinmek ve diğerlerini incitmek eskiden olduğundan daha kolay. İnsanlar birbiriyle eskisine oranla daha çeşitli biçimlerde ilişki kuruyorlar. Bunun sonucu kendimizi koruyacak savunma sistemleri geliştiriyoruz, incinmemek için diğer insanlara tereddütle yaklaşıyoruz. Diğer insanlara zarar vermemek için onlarla ilgilenmemek, her insanın kendi başının çaresine bakmasını gerektiriyor. Bunun getirdiği yalnızlığa dayanamayan birçok kişi alkol, uyuşturucu madde, vb. araçlarla çevresine yabancılaşmasının verdiği acıdan kurtulmaya çalışıyor. Hiçbir şeye bağlanamamak insanın boşluk ve anlamsızlık duyguları yaşamasına neden oluyor.”
Metis Edebiyatdışı
“Senin en güzel giysilerin başkası tarafından dokunmuştur. Senin en lezzetli yemeğin başkasının sofrasında yediğin yemektir. En rahat yatağın başkasının evinde bulunur. Peki, söyle bana şimdi, kendini nasıl ayırabilirsin başkasından?”
Reklam
“Aşk sürekli filizlenmiyorsa, bil ki can çekişiyordur.”
“Elbette verdiğin zaman merhametlisin; ama verirken, kabul edenin de utandığını görmemek için yüzünü başka tarafa çevirirsen.”
“Kalbimi parçalamadan, nasıl söküp atmalı mühürlerini?”
“Beni tanımayan ve hiçbir zaman tanımayacak bir insana karşı nasıl bir sorumluluğum olabilir ki? Kaçmak için hala vaktim varken niçin kalmayı ve kendimi uzun, tumturaklı sözcüklerle anlatmayı seçeyim? Konuşmaktan, hatta kendi hakkında konuşmaktan nefret eden birisi için çok da garip olmayacak bir hareket olurdu kaçmak. Ne fazladan bir tane daha insan tanımak istiyorum ne de kendimi o insana tanıştırmak. Sonu yazılmış bir hikayenin, rolünü oynamaktan usanmış oyuncusuyum.”
“Yok olmaktan, artık var olamamaktan öylesine korkar ki insan, varlığını ebedileştirmek gayesiyle hiç yorulmadan saçar döllerini etrafa. Yüzyıllardır bu böyle olagelmiştir. Bu içgüdüsel amacını yine sözümona insanileştirmek, diğer türlerin çoğalma eyleminden farklı kılmak için aşkı türetmiştir. Aşk üremenin âdemin lügatindeki şekil değiştirmiş halidir. Aşk tantanayı seven insanoğlunun çoğalarak yayılmasını kolaylaştırması için uydurulmuş bir safsatadan başka bir şey değildir.”
Reklam
“Gücünü sadece başkaldırmak için tüketen bir tembelim ben... Hayatın ne derece saçma olduğunu diğerlerine anlatmak için uğraş veren bir inançsızım. Bunu da herhangi bir şey için fazladan bir gayret göstermeksizin çevreme anlatmaya çalışıyorum. Tembelliğim bu noktada ortaya çıkıyor. Pasif bir aktivistim kısacası. Sanırım kendimi eksiksiz tanımlamam istenseydi, bu kelimeleri kullanırdım.”
“Bendeki yaşamın sesi sendeki yaşamın kulağına ulaşamaz, ama kendimizi yalnız hissetmemek için konuşalım.”
“Zehirli şeydir yalnızlık, dikkat et. Deşme; yetin. Yet.”
“Hiçbir şey istememek daha kolaydır, istediğin bir şeyle karşılaşmaktan.”
“Kıyametim kendimde. Biliyorum, bir gün dayanamayacağım kendime.”
“Çevreme yüksek duvarlar örmüştüm; hiç kimsenin o duvarlardan içeri girmesine izin vermiyor, kendim de duvarların dışına çıkmamaya özen gösteriyordum. Böyle bir insandan kim hoşlanır ki? Bana karşı hep dikkatli ve temkinli davranıyorlardı. Belki de bazı zamanlarda beni itici, hatta korkutucu buluyorlardı. Fakat bu sayede ben de rahat ediyordum.”
Reklam
“O senin bilmediğin birçok şeyi biliyor ve senin henüz hiç tatmadığın türden duyguları yaşamış. İnsanın yaşamında nelerin önemli ya da önemsiz olduğunu rahatlıkla birbirinden ayırt edebilir. O şimdiye kadar birçok önemli karar verebilmiş, bu kararların sonuçlarına kendi gözleriyle tanık olmuş. Fakat sen öyle değilsin. Yanlış mı? Nihayetinde sen, dar bir dünyada edinilen çok sınırlı deneyimlerden başka bir şey yaşamamış bir çocuksun. Güçlü olabilmek için sürekli çalıştın. Böylelikle de bir yanın gerçekten çok güçlendi. Bunu kabul ediyorum. Fakat bu yeni dünyada, bu yeni sahnede çaresiz kalacaksın. Çünkü her şey senin ilk kez tecrübe edeceğin şeyler olacak.”
“İnsan kendisinin eksik bir parçasını bulmak umuduyla aşık olur. O yüzden de, aşık olduğu insanı düşünürken, kişisine göre değişmekle birlikte, az ya da çok hüzünlenir. Çok eski bir zamanda kaybettiği, özlemle andığı, uzaklarda kalan bir odaya adımını atmış gibi hislere kapılır.”
“Benim aradığım güç, yenmek ya da en azından yenilmemek için lazım olacak bir güç değil. Dışarıdan gelecek etkileri kesmeye yarayacak bir güç de değil. İstediğim, dışarıdan gelen gücü karşılayıp ona dayanmayı sağlayacak bir güç. Haksızlık, şanssızlık, üzüntüler, yanlış anlamalar, anlayışsızlıklar... Böyle şeylere sessizce direnmemi sağlayacak bir güç.”
“Sakın kendini, sakın en en küçük sesinden, kıpırdanışından, şefkatinden insanlığın. Çünkü insanlık, sana göre değil. Sen çünkü, eksik bir kelebeksin. Kozasından aceleyle dışarı uğramış. Yarım kanatlı uçucu. Bu dünya hep böyle kalacak. Sen hep böyle kalacaksın. Sen başka türlüsün. “
“Sen, yeterince onların istediği gibi yaptın. Kâh eller üstünde tutuldun, kâh eller üstünde tutulanlara uzaktan baktın. Birkaç hayat yaşadın. Her şeyin çoğu ve her şeyin azıyla sınandın. Kusursuzu gördün. Yapabileceğini, insanları ne kolay peşinden sürükleyebileceğini gördün. Ama iğrendin bundan, “sürüklenmek” ten iğrendiğin kadar “sürüklemek” ten de iğrendiğini gördün. Sürüklemek için, sürüklenebilecek kadar alçak olmak gerektiğini gördün. Birinin diğerinden farkı yok senin için. Dünyanın önerdiği hazinelerinin bu iki eylemle mecburi ve doğrudan ilişkisini...bildin. Bu yüzden şimdi, ağzından çıktığı anda boğucu bir kumula dönüşen o sözleri sarf etmenin sırası geldi.”
“Yazmak, müzik, dans, oyun, anlatmak... değil: Sen, içini çıkarıp vermek istiyorsun başkalarına. Başkaları da bilsin, sana baksınlar diye... değil. Sen gibi baksınlar dünyaya diye. Çünkü orada baktıkça, tanıdıkça, anlattıkça çoğalan, gerçekleşen bir acı var. Bütün organlarını yuvalarından çıkarıp başkalarına vermek istiyorsun. Bilsin bakalım onlar da, nasıl oluyormuş hiç anlaşılmayacak bir dilde oluşan bir başka evreni... taşımak...içinde.”
Reklam
“Bir seçim yapmak mümkün değildi: Elimdekiyle yetinmek ve onu sevmeyi öğrenmek zorundaydım. Solucanlarla birlikte yaşamayı öğrenmek zorundaydım -ya lağım fareleriyle birlikte yüzecek ya da boğulacaktım. Sürüye katılmayı seçersen bağışıklık kazanırsın. Kabul görmek ve takdir edilmek istiyorsan kendini hiçliğe indirgemen, sürüdeki diğer koyunlardan ayırt edilmez kılman gerekir. Düş görebilirsin, ama herkesle aynı düşü görmek koşuluyla.”
Sayfa 57 - Siren
“Bence günün birinde büyük bir yazar olacaksın,” dedi. “Fakat” diye ekledi, kötü niyetli bir biçimde, “önce biraz acı çekmen gerekiyor. Gerçekten acı çekmen gerekiyor çünkü henüz sözcüğün ne anlama geldiğini bilmiyorsun. Sadece bildiğini sanıyorsun. Önce aşık olmalısın.”
Sayfa 87 - Siren
“Kendi kendimin baş düşmanıydım. Yapmak istediğim, ama yapmasam olmaz dediğim hiçbir şey yoktu. Çocukken bile, hiçbir eksiğim olmamasına rağmen ölmek isterdim: Vazgeçmek isterdim çünkü çabalamak bana bir şey ifade etmezdi. Talep etmediğim bir yaşamı sürdürmekle hiçbir şeyin kanıtlanmayacağını, doğrulanmayacağını, artmayacağını ya da eksilmeyeceğini hissediyordum. Etrafımdaki herkes ya başarısızdı ya da gülünç. Aşırı anlayışlıydım, ne var ki duygudaşlık değildi beni bu denli anlayışlı kılan. Bütünüyle olumsuz bir nitelikti bu, insanlık sefaletiyle karşılaştığım anda içimde çiçeklenen bir zaaf.”
Sayfa 11 - Siren