BİBLİYOMANİ, kitap toplama ya da biriktirmenin sosyal ilişkilerin ve sağlığın zarar gördüğü bir noktaya kadar ilerlemesini içeren obsesif kompülsif bir bozukluktur. Kitaplarla ilgili olan birkaç psikolojik bozukluktan biri olan bibliyomanin en belirgin özelliği, toplayıcının hiç kullanmadığı ya da gerçek bir koleksiyoncu için içerik açısından değeri olmayan kitapları toplanmasıdır. Aynı kitabın birden fazla kopyasının alınması ve olası kullanım kapasitesi ve beğeninin ötesinde kitapların biriktirilmesi bibliyomaninin sık görülen belirtileridir. Bu terim, Manchester Kraliyet Hastanesi’nden Dr. John Ferriar tarafından türetilmiştir.
Pisa Üniversite'sinde yapılan bir araştırmaya göre âşıkların düşünüş ve davranış biçimleri psikiyatride 'Obsesif Kompulsif Bozukluk' denilen, hiç sebep yokken endişe duymak, gerçek bir sebep yokken sıkıntıya girmek gibi belirtileri olan hastalıkla benzerlik arz ediyor. Onlarda da tıpkı âşıklarda olduğu gibi serotonin seviyesi düşünce rahatsızlık baş gösteriyor. Özetle konu 'Serotonin' denilen hormonun seviyesiyle birebir bağlantılı ve bu hormonları da kalp değil beyin salgılamaktadır.
2002 yılının haziran ayında herşeyini bırakıp ABD'ye doktora yapmaya gelen Ömer Sipahioğlu'nun Boston'da geçirdiği iki yıl anlatılmıştır romanda. Başta amacı doktora yapmak olan Ömer daha sonraları ilgi alanları değişir ve hayatın karmaşasına kapılır. Kitap sadece Ömer'in hayatının anlatımıyla sınırlı kalmaz. Ev arkadaşları Fas'lı Amed, İspanyol Piyu. Piyu'nun bulimialı kız arkadaşı Alegre, Ömer'in aşık olduğu kadın Gail ve onun ev arkadaşı Debra Ellen Thompson. Her bir karakterin hayatla bir alıp veremediği vardır. Kimisi obsesif kompulsif bozukluğa sahip, kimisi güçlü bir karaktere sahip bir lezbiyen. Herbirinin hayatta bir yanlızlığı mevcut. Arafta kalmış hissediyorlar. Kitapta hareketli bir olay örgüsü mevcut değil ve sakin ilerliyor. Ama karakterlerin hayatlarına kendinizi kaptırdığınızda sıkılmıyorsunuz yani ben sıkılmadım. Kitabın sonunda ufak bir şaşırtmada sunmuş yazarımız aslında ben beğendim ve elif şafak'ın kalemini severlerede tavsiye ederim. Bu kitap Elif Şafak'ın ilk ingilizce yazdığı romanmış ve türkçeye Aslı Biçen tarafından çevrilmiş.
Bu dünyada güvenemeyeceğiniz pek çok şey, bel bağlayamayacağınız pek çok insan vardır, ama OKB (Obsesif Kompulsif Bozukluk: saplantılı-zorlantılı bozukluk) hastaları ölüm döşeğinde değilseler, her zaman verilen görevleri eksiksiz yaparlar.
Hastalığı iyice gün yüzüne vuranlar dışında, hasta olduğunun farkında olmayan milyonlarca şizofren, bipolar, obsesif kompülsif, pedofil, nekrofil yaşıyordu toplumda. Bunları ancak bir cinayet, bir suç ortaya çıktığı zaman tanıyabiliyorduk.
Ask ile depresyon arasındaki fark
Psikoloji biliminde, bazı psikologlar depresyonla aşk yada obsesif-kompülsif bozukluk (okb) ile aşk arasındaki benzer noktaları bulmaya çalışıyorlar.
Depresyon ile aşk arasındaki benzer davranışlar nelermiş?
1- Depresyondaki kişi bir şeyi kara kara düşünür. Aynı şey aşk yaşayan kişi içinde geçerlidir.
2- Depresyon hastaları tek bir nesne veya tek bir kişi üzerine odaklanabiliyor. Aşık olan kişi de saatlerce sevdiğini düşünüyor.
3-Depresyon hastaları saplantılarının mantık dışı olduğunu bilmekle birlikte, bu saplantıdan kurtulamadıklarını itiraf ediyorlar. Aşkın gözü kördür, deriz. Aşık kişilerde mantıksal düşünme yetilerini belli bir süreliğine kaybediyorlar.
4- Depresyondaki kişilerin günlük yaşantılarındaki hareketleri yavaşlar ve azalır. Aşıklar da aynı şekilde ağır çekim yaşamaya başlarlar.
5- Depresyon hastaları genelde yemeden, içmeden kesilirler. Aşıklar da aynı dertten muzdariptirler.
6- Depresyondakiler damardan şarkılar dinlerler. Aşıklar da aynı tarz müzikten hoşlanırlar.
7- Depresif vakaların iş verimi azalır. Aşıklar da çalışamazlar, okul başarıları, iş verimleri anında düşer.
Bu belirtileri çoğaltabiliriz. Depresyonla aşk arasındaki tek fark şuymuş. Aşık olan kişinin beyni mutluluk hormonunu (seratonin) çokça salgılarken depresyondaki kişinin beyni bu hormonu daha az salgılıyormuş. Aradaki fark sadece seratonin hormonu. Aşık bir arkadaşınıza depresyondaymış gibi davranabilirsiniz yani. Aşık insanlara yada depresyon yaşayanlara mantıksal önerileriniz hiç fayda etmez.
Tüy temizleme davranışı tüm memelilerde görülen bir davranıştır. Dikkatli izlendiğinde belli bir sıra içinde gerçekleştiği ve kesildiğinde aynı davranışsal dizgenin baştan başlatıldığı gözlemlenir. Hayvanlarda ortaya çıkan bu tür otomatik davranışların bazen insandaki obsesif kompulsif bozukluk benzeri tablolara dönüştüğü bilinmektedir. Canine kompulsif bozukluğu adı verilen tablolarda köpekler yara oluncaya kadar kendilerini yalama davranışı gösterirler ki bu davranış bazı okb hastalarının yara edinceye kadar ellerini yıkamalarından pek de farklı değildir.
(Emine Zinnur Kılıç)