Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
Okur Gezer
Okur Gezer
@oflikitapsever
Seni alıp düşlerime, bu şehirden gidiyorum.
Lisans
Ankara
Of, 3 Mart
279 okur puanı
Mart 2021 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
Harika yaaa
Kitabı gerçekten beğendim. Bir verem savam hastanesinde hastaların yaşadığı olaylar çok gerçekçi bir anlatımla ele alınmış. Hem çok gerçekçi hem de çok mizahi. Zaman zaman gülmekten de kendinizi alamıyorsunuz. İşin en zor yanı durumu iyi olmayanların bi kaç ay da olsa hastanede kalmak istemeleri. O dönemleri anlamak için çok iyi bir eser.
Tek kelimeyle efsane
Kitap yazarın klasikleşmiş üslubunun bir devamı, küçük küçük hikayelerle sizi hayatın her anına şahitlik etmek için çağırıyor ve bunu yaparken de sizi gülmekten kırıp geçiriyor. Hikayelerde kendi yaşantınızdan çok şey buluyorsunuz. Keşke bitmese dedirten cinsten bir kitap. Çok beğendim.
Çok ortak yönümüz var
Nobel edebiyat ödüllü Octavia Paz’dan okuduğum ilk kitap. Öyle geliyor ki devamı da gelecek. Kitabı beğendiğimi söyleyebilirim.
İlk olarak kitabın bir roman değil, anatomi olduğunu bilmeniz gerek.
Yalnızlık Dolambacında yazar her yönüyle Meksika’yı maddi ve manevi tüm yönleriyle ele almış ve bunu bölüm bölüm yapmış.
İnsanlarının özellikleri, gelenek ve görenekleri, alışkanlıkları, tutum ve davranışları, ülkenin geçmişi ve bağımsızlık çalışmaları vs anlatılıyor. Amerika ve ispanya ile olan benzerlikleri ve benzemeyişleri ayrıntılı olarak incelenmiş.
Kitap okurken sanki Türkiyeyi okuyor gibi oluyorsunuz, ortak çok şeyimiz var yazarın anlattıklarına göre.
Yazar özellikle dini ve sosyal konuları felsefeci ve düşünürlere taş çıkartacak kadar güzel değerlendiriyor.
Okur Takip Önerileri
Şimdiye dek tek bir söz bile söylemedim
Kitap önyargıları kırmak ve empati yapmak adına okunması gereken kitaplar arasında, tıpkı Algernon’a Çiçekler kitabı gibi. Bence her yaşa hitap eden sıcak bir hikaye. Yazar yazma yeteneğinden ziyade mesleki yeteneğini konuşturmuş bana göre.
Kaybettiğimiz ya da ihmal ettiğimiz insani değerleri yeniden elde etme ve herkesi olduğu gibi kabul etme zorunluluğunu içselleştirmek için hayatın insanlara görünüşte hiç de adil olmayan gerçeklerini yakalama ve öğretme bağlamında herkesin okuması gereken bir kitap.
Belli yaşların üzeri insanlar diğer insanların eksikliklerini tölere edebiliyor ya da kabullenebiliyor ama herkes aynı tavrı sergileyemiyor(sergilemiyor) maalesef.
Şu sözü siz söylüyor olabilirdiniz:
“Neredeyse on bir yaşındayım ama şimdiye dek tek bir söz bile söylemedim”
Okuyun. Okuyun. Çocuk olmak gerekmez.
Bana acıma, sadece sev.
Tıp dünyasına ilişkin bilim kurgu ağırlıklı bir roman diyebiliriz.
Roman doğuştan düşük ıq su olan bir çocuğun-ya da orta yaşlı bir insanda diyebiliriz çünkü bazen kendini küçük yaştaki çocuk gibi hissediyor-geçirdiği bir ameliyat öncesi ve sonrası ıq seviyesindeki ilerleme ve gerileme sürecini anlatıyor. Yapılan beyin ameliyatının öncesi ve sonrası dokunaklı bir biçimde anlatılmış. Bu çocuğun Ailesinin ve diğer çevrenin(okul, iş ortamı vs) o çocuğa bakışı gerçekten duygu dolu cümlelerle işlenmiş romanı güzel kılan şey ise ameliyat öncesi ve sonrasını kahramanımızın ilerleme raporlarında günlüklerle ifade etmesi. Roman şöyle güzel bir şey de vurgu yapıyor roman aslında: bunu kahramanlık şöyle dile getiriyor bazen insanlar bilimsel deneylerin kucağında insandan daha çok bir metaya dönüştürülebiliyor, bundan şiddetle kaçınmak gerek.
Bir de günümüz dünyasının en çok ihmal ettiği ve akılllık-üstün zekadan daha değersiz görünen duygusu: sevgi-sevmek.
Ben kitap okumaya değer buldum çok güzel psikolojik tahliller var baş kahramanımız Charlie ve bilinç altındaki Charlie çok güzel bir şekilde ilgilenmiş çok hoş bir psikolojik roman diye düşünüyorum okuyabilirsiniz gönül rahatlığıyla
Kibarlık Budalası
Okuduğum nadir oyun-tiyatro eserlerinden biri. Dönemin Fransa kralı nın, Osmanlının temsilen fransaya gönderdiği Süleyman Ağa nın Fransa nın muhteşem karşılaması ve ağırlamasına ilgisiz ve kayıtsız kalmasına içerlemesi üzerine Molliere e yazdırdığı bir oyun. Çok da ses getirmiş.
Okurken hiç sıkılmıyorsunuz. Devasa hacimli romanlarda rastladığınız Rus/fransız/italyan aristokrasisi ve burjuva hayatını basit ve yalın bir dille ve daha anlaşılır biçimde alaya alarak anlatmış. Molliere türklerden ziyade Fransız burjuvazisine veya aristokrat görünmeye çalışan Fransız züppelere giydirme yapmış. Türklere yönelik bazı dans, kılık kıyafet ve alışkanlıklara da Fransız hükümdarının isteği üzere küçük göndermelerde bulunuyor. Beğendim açıkçası.
Zaaflar Sizi Yönetir
Zweig in diğer kitapları kadar etkileyici bulmadım açıkçası. Ele aldığı konu bugün ailelerin bölünüp parçalanmasına yol açan birbirine sadık kalma meselesi. Bir zaafiyet yaşandığında korku ile yüzleşmenin de olası kötü sonuçları azaltacağını ifade ediyor.
Az söz çok meram, Zweig tarzı. İyi okumalar
Bizim de güzel eserlerimiz yok değil.
Onlar gibi görünmeye çalışan çakma osmanlıcı kitle yüzünden kaybettiğim osmanlı sempatisini bu kitap sayesinde bir nebze geri aldım. Küçük Ağa kadar başarılı bir eser. Kemal Tahir in Devlet Ana sı ne kadar başarılı ise Osmancık da o kadar başarılı. Her ikisi de hemen hemen aynı dönemleri ve aynı olayları ele alıyor.
Eser padişah Osman bey’in Osmancık, Osman, Osman Gazi, Osman Gazi Han oluş aşamalarını ve sonra da Orhan Beyin yavaş yavaş tarih sahnesinde rol almaya başlamasına kadar olan dönemi anlatıyor.
Oğuz-kayı kavramları, Konyadaki Selçuklu imparatorluğu kalıntıları, Ertuğrul beyin kayı yı söğüte yerleştirmesinden sonra çevre yerleşim yerlerindeki tekfurlar, bizans yönetimleri ve bunların birbirleriyle ve Osmanlı ile olan münasebetleri çok güzel anlatılmış.
Tarih kitaplarından daha anlaşılır ve kavranabilir bilgiler içeriyor. Özellikle beşeri tarih böyle eserlerden daha net öğreniliyor.
Tarık Buğra nın da kaleminin ne kadar güçlü olduğu bu eserde de göze çarpıyor. İfadeler duygu dolu yağmur taneleri gibi iniyor yukarıdan, kendini okutturuyor. Olayların oluşma ve gelişmeleri kesiksiz ve anlaşılır bi şekilde okuyucuya ulaşıyor. 4 kıtaya hükmetmiş olan ecdadımızın tarihi böyle güzel eserlerle sonraki nesillere aktarılabilir. Tarih kitapları maalesef çok yüzeysel kalıyor.
Son söz, kesinlikle tavsiye ederim ama Devlet Ana ile arasında en az iki yıl gibi bir okuma süresi bırakın derim.
Tüm zamanların en iyi yazarı, bana göre.
Tüm okuma zamanımı Victor Hugo nun kitaplarına ayırsam sanıyorum ki hata etmiş olmam, büyük bir zevk duyarım. O kadar seviyor ve saygı duyuyorum bu adama.
Deniz işçileri de yazarın okuduğum diğer kitapları-ki Sefiller ile hiç bir kitabı, başka yazarlarınkiler dahil, kıyaslamam- gibi muhteşem bir senaryo ve muhteşem bir anlatım gücü içeriyor.
Kitabın senaryosu ile ilgili düşüncelerimi ve gözlemlerimi aktarmayayayım çünkü okuyacaklar için okuma zevkini azaltabilir.
Ama olayların geçtiği yer yazarın uzun zaman sürgünde kaldığı yer -Guernsey- olunca etkileyiciliği katbekat artıyor. Yazarın deniz ve denizcilik ile ilgili sarf ettiği sözler ne yalan söyleyeyim beni çok şaşırttı: Muazzam bir bilgi birikimi.
Deniz işçileri: Mükemmel gözlem, mükemmel anlatım.
Tasvirlere gelince; bu kadar güzel ve ayrıntılı tasvirleri sanıyorum ki Mobydick ten başka bir kitapta görmedim. Mobydick dememden maksat onun da denizde gerçekleşen insan-tabiat savaşı nı konu edinmesi. Gerçekten tasvirler muazzam. Deniz, rüzgar, yağmur, güneş, doğa olayları, ahtapot vs o kadar güzel tasvir edilmiş ki senaryoyu bırakıp tasvirin büyüsünde kayboluyorsunuz.
Kişi sevdiği ile beraberdir. Ben de Hugo yu seviyorum. En sevdiğim yazar.
Okuyun kitabı ve abartıp abartmadığımı görün.
Genç Yaşta Ölünce Kitap El üstüne Çıkarıldı-hayal kırıklığı
Kitabı beğendiğimi söyleyemeyeceğim, fakat göz ardı etmemek gerekir ki herkesin okuma zevki aynı değil. Bir yakınım en beğendiği kitap olduğunu söylemişti. Diğer bir deyişle bu tarz -mesela gurur ve önyargı- kitaplar edebi tahliller içermiyorsa benim için zaman kaybı oluyor.
Olay içermeyen, kişilerin birbirleri hakkında olumlu ya da olumsuz yargıların ağırlık kazandığı romanlar bana sıkıcı geliyor. Zweig in Satranç ın da çok az olay var ama içerdiği psikolojik savaş anlatısı beni cezbediyor.
Gurur ve önyargı için de methiyeler diziyorlar,; dünyanın en iyi klasiklerinden falan diye; katılmıyorum. Yazarların genç yaşta ölmesi ve dramatik hayat hikayeleri romanı çok mükemmelmiş gibi ön plana itiyor.
İki orta ve üstü yaşam seviyesindeki ailenin ferdleri arasındaki aşk serüveni 400 küsür sayfalık zaman kaybından başka bişey sağlamıyor.
Okumanızı kesinlikle tavsiye etmiyorum. Ayrıntılı bir özetini okuyun. Sonra geçin Sefilleri orjinal metnine sadık kalınmış basımından bi daha okuyun.
Kitap din ve felsefe üzerine çok derin tahlilleri içeriyor. Benim boyumu aştı diyebilirim. Hristiyanlık, islamiyet ve yahudilik dinlerinin eksikliklerini ve budacılığın üstün yönlerini ve hayata bakış açılarını anlatıyor. Hayatın anlamı, yaşamın sırrı ve varlık-yokluk konularında zihni zorlayan bilgiler ve yorumlar sunuyor. Bu alanla ilgilenmeyen biri için ağır bir eser diyebilirim. Nietsche nin Güç istenci bile daha anlaşılır geldi bana.
Mükemmel
Harika bir Aytmatov klasiği. Bir at ile bir insanın birlikte başlayan ve birlikte sona eren sergüzeşti hayatları.
Aytmatov, insanın damarlarından içeri girmeyi, onu derinden etkilemeyi çok iyi biliyor. İlmek ilmek işliyor adeta.
Bütün kitapları harika, bu da öyle. Komünizm ve 1940-50 li yılların sovyetler’ini kısaca anlatma ve zihne yerleştirme girişimi çok başarılı. Türk kültür ve adetlerini romana yansıtması bizim coğrafyamızın benzeri olma hasebiyle çok ilgi çekici ve sıcak.
Bu kitabın Jack London’ın beyaz diş’inden en önemli farkı atın sahibinin de anatomisini ele alması.
Bir kez daha söylüyorum. 20 nobel i haketti ama vermediler. Onların olsun kokuşmuş nobeller.
Kitaplarından daha etkili bu mektuplar
Kafka yı tanımanın en güzel yolu bu kitabı okumak. Ben çok etkilendim. Kafkanın aydınlara özgü aşk hayatı, yaşamı ile ilgili endişeleri, hastalığının onu avucunun içine alması bu mektuplarda bütün çıplaklığı ile gözler önüne seriliyor ve sizi etkiliyor. En çok da yahudiliği sebebiyle bugün olmasa sa yarın zaten öleceğim korkusu Kafka en çok korkutan şey olmuş. Zavallı hastalığından ölmeseymiş zaten yahudi soykırımından ölecekmiş tıpkı ablaları gibi.
Diğer tüm eserler bi yana bu mektuplar bi yana. O kadar etkileyici.
Çok farklı iki kahramanın satranç düellosu
Stefan Sweig in Yine kalemini zihin gücünü çok etkili bir şekilde kullandığının bir delili mahiyetinde bir eseri. Satranç benim bu yazardan şimdiye kadar okuduğum en güzel en etkili kitap diyebilirim.
Yazar yine daha önce de belirttiğim gibi sayfalar dolusu tasvirler yerine birkaç satırlık tasvirleri ve etkili anlatımları tercih ettiği az söz
Mevlana ve şems Tebrizi nin aşkı için okunur bu kitap
Kitabı beğendim ama Kayıp Tanrılar Ülkesi adlı eseri kadar etkileyici bulmadım açıkçası. Yine benzer bir polisiye ve yine benzer bir kültürler arası farklılıklar ve mistik dokunuşlar.
Londra’dan Konyaya uzanan etkileyici bir serüven. Ahmet Ümit ülkesinin değerlerini ve sembollerini eserlerinde sıklıkla işlemeye devam ediyor ama tarafsız bir biçimde.
Konya tarihi, mevlevilik, aşk tanrı yolculuğu Mevlana ve Şems Tebrizinin birbirlerine olan bağlılıklarını oldukça güzel ama biraz fazla tekrarlayarak anlatmış Ahmet Ümit.
Eserde çok güzel şiirler, deyişler ve özlü sözler var, dünya ve ahiret hayatı ile ilgili olarak her dine mensup kişilerin kendilerinden bişeyler bulabileceği bölümler var.
Bilmediğim bir çok şeyi güzel bir serüvenle öğrenmiş oldum. Olayın kahramanın babası konyalı olan ve Londrada yetişen bir bayan olması hikayenin etkileyiciliğini artırıyor.
Çok çalışılıp çok kafa yorulmuş bir eser diyebilirim. Mistik bir konuda böyle derinlemesine bilgi vermek çok çaba gerektirir. Ben etkilendim.
Okursanız sizin de etkileneceğinize eminim.
