Bir dünya klasiği diyemem ama bir Stefan zweig klasiği diyebilirim bu kitap için. Stefan Zweig bu kitapta az söz çok meram örneği sergilemiştir. Dikkatimi çeken bir şey var: Stefan Zweig’in 1942’de esrarengiz bir şekilde öldüğünü biliyoruz; Öykünün kahramanının da ölüm şekli sanki bana Stefan Zweig ölümüne ilişkin esrarengiz perdenin gerisinde yatan sebepleri andırıyor.
Öykünün konusunu, Fransa’da Versay krallığında Krallık’ın en önemli görevlerinden biri olan saray nedimeliği görevinden azledilen madam de Prie adlı kadının bu görevden uzaklaştırıldıktan sonra hayatının nasıl altüst olduğu oluşturuyor.
Madame de Prie, zirve bir noktadan derin bir uçuruma düşmüş bir insan portresidir. Aslında bu öykü bir çöküşün değil bir yok oluşun öyküsüdür.
Stefan Zweig hepimizin karşılaşabileceği bir durumu belki de böyle bir öyküyü, birkaç saatte yazarak gözler önüne sermiştir. Kahramanımız madam De Prie, aslında ölümün işaretini verdiği partilerde göstermiştir ancak Robert bosch un dediği gibi İnsanların itibarînı kaybetmektense para kaybetmeyi tercih ederim düşüncesinin aksine madam De Prie eski şaşaalı eski gösterişli hayatının, eski itibarının geri gelebilmesi için servetinin büyük bir kısmını harcamıştır, ancak büyük bir çabayla sergilediği ölüm tiyatrosu bile onun itibarînın geri gelmesinde bir tüy kadar etkili olmamıştır.
Paran ve makamın varsa, herşeysin, bunlar yoksa hiçbir şeysin.
79 sayfadan oluşan bu kitap sakin kafayla bir 2 saatte okunabilir, iyi okumalar diliyorum.