Güçlü bir kalem, harika betimlemeler. Gerçekten kalın bir kitap olmasına rağmen bir yerden sonra hikayenin içindeydim ve dizi izliyor gibi hissediyordum. Ama fazla içindeydim ve bir dizi kadar yüzeysel hissettirseydi kapatıp bir köşeye bırakırdım. Spoiler vermeden anlatmaya çalışacağım. Öncelikle Jude; seni çok seviyorum, kendini hiç sevemediğini biliyorum ve kitap boyunca sana sarılıp “senin suçun değil” demek istedim beni iteceğini bile bile. Willem, keşke gerçek hayatta senin gibi biri olabilse… Keşke senin gibi birini gerçekten tanısam. Harold, senin gibi bir babam olması için her şeyi yapabilirdim, Malcom, ben de mimariden çok hoşlanıyorum ve o evleri beraber tasarlayabilirdik. JB, üzgünüm ama seni sevmiyorum. Bizimkiler seviyor diye katlanırdım ama. Bu kitabın olayı bence sonunda tüm karakterleri hayatımın bir parçasıymış gibi hissetmiş olmam. Bunun yanında evet, çok hüzünlü ve yer yer yazar insanlıktan nefret ediyor ve bunu empati yeteneğimizi kullanıp bize acı çektirerek hissettiriyor diye düşündüm. Ama acı kadar olmasa da mutluluk, karşılık beklemeden verilen sevgi -ki bence masalsı düzeyde bir sevgi- de gördük. Yaşanan acılar gerçek hayatın olası senaryolarıydı, umarım mutluluklar da öyledir ve böyle insanlarla dolar hepimizin hayatı.
Spoiler
Çocukluğunda taciz geçmişi olan insanların okumaması için kitabın başına uyarı koyulması gerektiğini düşünüyorum.