Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Serhat Akdeniz yazdı... EFELYA ROMAN İNCELEME Bugüne kadar belki kimse bu kadar iyi anlatamadı diye başlamak istiyorum. Adına "aşk" dediğimiz bu "ruhsarı yangın telepatiyi". Okumaya başlayıp biraz ilerlediğinizde "abanoz ağacını delmeye çalışan bir ağaçkakan" gibi nefesinizi kesecek. Roman'ın
Francesco Petrarca: Kitapları seven adam Rönesans gibi hareketleri ve trendleri genellikle tek bir olay ya da insanla başlatamazsınız, fakat Francesco Petrarca'nın Italyan Rönesansı'nı başlattığı iddia edilebilir. Francesco Petrarca saf ve lekesiz aşkı konu almasıyla meşhur bir şairdir ki iyi ki öyleymiş, çünkü onun için tutku nesnesi haline gelmiş olan hanım saygıdeğer bir evliliği olan 11 çocuklu bir kadındı. Petrarca sone formunu geliştirdi, ama kendisinin asıl önemi hırslı bir kitap koleksiyoncusu olmasından ileri gelirdi; onların sayfalarını okşayıp onlarla konuşarak otururdu. Petrarca Yunanca okuyamazdı, bu yüzden Homeros'un Yunanca nüshasını okumak yerine öperdi. Petrarca, Floransa'da tavan aralarında ve kilerlerde eşelenirken çok sayıda eski Latince el yazması buldu ve onları okuduğunda dillerinin saflığı karşısında şaşkınlığa düştü. Petrarca'nın ya da bir başkasının bildiği tek Latince Kilise ve üniversitenin kullanışsız Latincesiydi. Bir anlığına bildiğiniz tek İngilizcenin, var olan tek İngilizcenin serbest muhasebeci firmasının İngilizcesi olduğunu ve sonra bir dolabı açıp Shakespeare'in bütün eserlerini bulduğunuzu düşünün. Kısa süre içinde İtalya'daki hiçbir tavan arası eski sandık ve dolapları zorlayıp açarak içlerinde eski belge arayan alimlerden azade değildi. Bu bir Latin gramer kitabının sezonun okunması elzem kitabı kabul edildiği tarihteki son dönemdi.
Sayfa 129 - dummies serisiKitabı okudu
Reklam
Tekerrürden Tefekküre Tarih
Tarih; zamanı, mekânı, şahısları ve olayları anlatan bir ilimdir. Tarih; insanlığın kolektif aklı yani ortak aklıdır. Tarih; insanlığın tecrübelerinin birikimidir. Tarih; insanlığın hafızasıdır. Tarih; geçmişi anlatan, hâle mesaj veren, geleceği inşa eden bir imkândır. Tarih; okunması elzem olan hadisât âyetleridir.
"Biraz uzun lakin okunması elzem bir mevzudur."
Milli ve beynelmilel cereyanlar, dinî lâzühdi cereyanlar, katolik izdivaç ve serbest aşk cereyanları, ahlâkî ve gayri ahlâkî cereyanlar bütün beşerî iradeyi ikiye bölüyor tereddüde düşürüyor. Onun için izdivaçlar azalıyor ve gençler tereddüde düşüyorlar, izdivaç, en azından bir tek şeye inanmaktır. Bu çılgın, bu kudurmuş tereddüt ve şüphe devrinde sarsıntıyı en çok hisseden müessese izdivaçtır. Fakat şüpheye ve tereddüde lânet savurmadan evvel hakkını verelim. Zekânın en sivri noktası şüphe ve tereddüttür. Bütün Rönesans bir şüpheden doğdu. Bütün yeni felsefe zaferini Descartes'ın şüphesine borçludur. Fakat mücerret sahada zekânın evcini işaret eden bu şüphe ve tereddüt, amelî sahada ölümden başka bir şey değildir. O noktaya kadar çıktıktan sonra, insanın hayat ve müşahhas dünya içindeki azamî kıymetine varabilmek için, tereddütten karara geçmesini bilmek lâzımdır. Çünkü bu, ölümle hayat arasındaki huduttur. İşte ben dünyada ve kendimde bu dönümü hissediyorum. Yeni bir devir doğuyor, şüphesiz. Fakat bu siyasi ihtilâl nazariyelerinin bekledikleri devirlerden pek farklı olacaktır. Sol cereyanların tahmin etmedikleri bir devir, "Harp sonu" devresi kapandı. Anarşiye, "vice"lere, şüpheye ve tereddüde paydos. Ölmeyeceğiz...
Sayfa 169Kitabı okudu
Defalarca okunması, akla kazınması elzem!
" Hayattaki aşırı düzensizliğin başlıca nedenlerinden birisi herkesin hayatta iyi bir düzen kurmaya çalışması, fakat hiç kimsenin hayatın kendisini düzene sokmak istemesidir. Herkes hayattan mümkün olduğu kadar fazlasını almaya çalışırken, hayata da bir şeyler katmak gerektiğini düşünen yok. "
Sayfa 127Kitabı okudu
Meşhur hadisede, 3 Ocak 1889’da, Torino sokaklarında kırbaçlanmakta olan bir at gören ve acı çekmekte olan atın boynuna sarılıp ağlayarak Büyük Zihinsel Çöküş’ü yaşayan Nietzsche’de, acı çekmekte olan hayvan’ın yalnızca felsefî bir reflekse konu olmadığı görülür. Yukarıdaki felsefî bağlantıyı da düşünürsek, hayvan ve insan arasında ussallık temelinde bir ayrım bulunmaz ve acı çekme temelinde, hayvan ve insan ahlâken eşittir. Nietzsche’nin bu zihinsel yatkınlığı, kırbaçlanan bir atı gördüğünde kendisini bir kriz olarak dışavurur ve bu kriz, onun son on bir yılını dilsiz geçirmesine neden olacaktır. Torino Atı önemli bir tarihsel eşiktir; felsefenin hayvana ilişkin görüşünü silbaştan dizayn eden bu trajik öykü, kendi özelinde bir hadise olmaktan çok, okunması elzem bir bütünü işaret eder: İşte bu bütün, hayvan felsefesidir. Ve tek gereksinim ise, doğru soruyu sorabilmektir.
Reklam
İmam Süyûtî [kuddise sırruhû], İbnü’l-Arabî’nin kitaplarının gelişi güzel herkes tarafından okunup okutulmasına karşıdır. Bu fikrini de açıkça, “Ona nisbet edilen kitaplara bakmaya rıza göstermiyor ve (sıradan) herkesin onları okumasına izin vermiyoruz. Bu konuda bir kimseye izin vermekten de Allah Teâlâ’ya sığınırız. İzin vermiyorum! İzin vermiyorum!” 329 demekte suretiyle dile getirmektedir. Bu tür (şatahat içeren) kitapların okunmasına izin ver- meyişini biri okuyan, diğeri de okutan açısından olmak üzere iki sebebe bağlar. Birincisi: Okuyan açısındandır. Ya bu kitapların sahih bir tevili yoktur. O zaman bu kısma giren kitapların okunması câiz değildir. Veya tevili vardır. Bu durumda okunması câiz olur. Ancak câiz olan kısma girse dahi bunların okunmasında bir fayda yoktur.Çünkü bu kitapları okuyan kimsenin amacı eğer ilim elde etmekse, ilk olarak yapması gereken şey, kendisi için el zem olan fıkıh, hadis, tefsir ve tüm bu ilimleri anlama ya yarayan alet ilimlerini tahsil edip öğrenmektir. Elzem olan ilimlerle uğraşmayı terkedip, elzem olmayanlarla meşgul olmak edep ve akıl kanunlarının dışına çıkmaktır.
52. Sayfadan sonraki sayfaların okunması çokta elzem değil . Eğer okuyacaksanız satın almaktan ziyade ödünç alınız . Kütüphane veya bir arkadaşınızdan....
Demosthenes doğaçlama yapmayı sevmezdi; halk meclisinde konuştuğu za­man arkasında daima yazılı bir metin vardı ve birçok rakibi onun bu yönünü kınardı. MÔ IV. yüzyılda doğaçlama kültürünün çok taraftan vardı; örneğin Alkidamas Gorgias'ın izinde Sofistler Üzerine'yi yazmıştır. Polisin iletişiminde, doğaçlama söylevlere olumlu gözle bakılır; hazırlık yapmadan konuşanlar da­ ha güvenilir görünür, çünkü söyledikleri çıkarlarıyla bağlantılı değildir. Ama siyaset alanında söz ustalarının kendilerini kabul ettirmesiyle böyle bir şey imkansız hale gelir; yazılı metin, halk meclisine doğaçlamaymış gibi" sunulacak söylevin inşasında elzem bir unsurdur. Geriye meclis iletişimi için vazgeçilmez bir unsur olan icra dü­zeyi kalır, ancak ardında doğaçlama olmaktan çok uzak, geniş kapsamlı bir çalışma vardır. Günümüze ulaşmış olan söylevler, incelenip örnek alınacak bir o kadar paradigmatik modeli temsil eder. Gerçekte seslendirilen hallerine ne kadar benzediklerini veya yayınlan­ madan önce revizyondan geçip geçmediklerini (bu daha muhtemel, hatta bazı durumlarda kesindir) söylemek zordur. Bu metinler modern edebi gelenek doğ­rultusunda "okunması gereken" metinler arasına katılmıştır, ama ilk hedeflerinin dinlenmek olduğunu unutmamalıyız.
11 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.