Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"YAŞAMLA ÖLÜM ARASINDA BİR KÜTÜPHANE VAR," DEDİ, "BU KÜTÜPHANEDEKİ RAFLAR SONSUZA KADAR GİDER. HER KİTAP YAŞAMIŞ OLABİLECEĞİN BAŞKA BİR HAYATI YAŞAMA ŞANSINI SUNAR SANA. FARKLI SEÇİMLER YAPMIŞ OLSAN, ŞU AN NASIL, BİR HAYATIN OLACAĞINI GÖRÜRSÜN... PİŞMANLIKLARINI TELAFİ ETME ŞANSIN OLSAYDI, BAZI KONULARDA FARKLI DAVRANIR MIYDIN?"
Sayfa 285 - Domingo yayınlarıKitabı okudu
472 syf.
8/10 puan verdi
·
6 günde okudu
Bir çırpıda okuyacağınız çok güzel bir kurgu. Eser 1500 yılların sonunda istanbulda geçmekte ve günümüzün unutulan ve sadece Osmalı el sanatlarının en önemlisi olmaktan daha çok bütün müslüman doğu kültürünün en önemli sanatı olan nakkaşlık ve nakkaşlar üzerine kurulu bir kitap. Kitap istanbulda bir çok nakkaşhaneden birinde baş nakkaş olan enişte beyin çevresinde gelişen olayları konu alıyor. Padişahın istanbula gelen elçilere vermek üzere freng usulü bir kitap hazırlatmak istemesini ve buna karşı çıkan muhafazakar nakkaşlar, aşk, ölüm, cinayet, ihanet, korku var içinde. Kitabı okurken bir polisiye kitabından öte bir dönemin istanbulunu ve daha da önemlisi bir meslek grubunun nasıl eğitim gördüğü, meslek ahlâkı, tutumları daha bir çok konuda bilgi veriyor, tarihi bilgi dolu..... Yazılış tarzı çok hoşuma gitti, onüç, ondört kahraman var ve her kahraman kendi ağzıyla anlatıyor. Bir anlatıcı veya 3 şahıs yok. Sevdim ve kitabı okurken tarihî anektotları çok sevdim.
Benim Adım Kırmızı
Benim Adım KırmızıOrhan Pamuk · İletişim Yayınları · 199816,2bin okunma
Reklam
Annesi kızının kalbinin üzerindeki elinin üzerine elini koydu ve yumuşak sesiyle konuştu: "Burası var ya , taşa toprağa gerek kalmadan insanın gömüldüğü tek yerdir. Aslında her insan mezarlığına içinde taşır. Kimisi geçmişini gömer ,kimi geleceğini. Kimi nefret ettiklerini,kimi sevdiklerini gömer. Kimi sadece kendini gömer içindeki mezarlığa. Evet her ayrılık bir yanıyla ölümdür kızım. Her ölüm bir yanıyla ayrılık . Ama bir fark vardır aralarında , birinde can yoktur, diğerinde ikisi de..."
Yitirdim senin de dilediğin çehresini o yüce Güneş'in, Zira onu çok geç ikrar ettim. Bir yer var aşağıda kederli, işkenceden değil ama, Kasvetten yalnızca; ağıtlar orada, Feryat değil, bir iç çekme olsa olsa. Orada mukimim masum çocuklarla, Ölüm daha önce yapıştığı için yakalarına, Fırsat bulamadılar ilk günahtan arınmaya
Rekabet, modern burjuva toplumunda hüküm süren, herkesin herkese karşı verdiği savaşın en kusursuz ifadesidir. Hayat için, var olmak için, her şey için gerektiğinde bir ölüm kalım savaşı haline gelen bu savaş, sadece toplumun farklı sınıfları arasında değil, tek tek üyeleri arasında da verilmektedir. Herkes, bir başkasının yolu üstündedir ve herkes yolunun üstünde duranları kenara itmek ve yerine geçmek peşindedir.
"oysa" diyor birisi "sabah yeniden hatırlamadır yaşamayı" bana kalırsa "oysa" diyenlerden hep korkmalı "oysa ölüm var" da diyebilir aynı kişi
Reklam
Labirentin sonunda ölüm olduğunu bilmemize rağmen (ve bu benim her zaman bildiğim bir şey değildi – çok değil, kısa bir süre önce içimdeki ergen, ölümün sadece yaşlı insanlara geldiğini düşünüyordu), şimdi beni ben yapan yolun, labirentte tutturduğum o yol olduğunu görüyorum. Ben bir nesne değil, – pek çok var olma şekli arasında – bir var olma şekliyim ve hangi yolları takip ettiğimi ve hangilerini bıraktığımı bilmek, benim ne olmakta olduğumu anlamama yardımcı olacak.
sahne ışıkları (1952) limelight
....''ölüm gibi kaçınılmaz olan bir şey daha var. o da yaşam, yaşam!... .... imdb.com/title/tt0044837
ölüm ey!
bana, yaşamıma, hayatıma, dünüme, bugünüme, yarınıma, ölen sevdiklerime, ölmeyen sevdiklerime, sözlerime, davuşuma, sessizliğime, dinime, imanıma, hasılı var olan/olmayan her şeyime dünyevî ve uhrevî anlam kattığın için seni çok seviyorum.
Yaşam ölümle lekelenmişse ve ölüm yaşamı reddediyorsa, in­ sanın oluşunun bir anlamı var mıdır? Var oluşla ilgili dokunaklı olan şey de budur. Şeyler hayat içerisinde, hayata göre bir ereğe/sona sahiptir. Bu içkin bir erektir. Günümün, planlarımın bir anlamı vardır. Anlamı olmayan, bütündür. O zaman benim hayatım başkaları için bir şey ifade
Sayfa 25 - MonoKL Yay. 1. Baskı: Temmuz 2012Kitabı okuyor
Reklam
Ama kendi ölüm tarihini bilen biri var, ölüm mahkumu... Evet, bu korkunç bir deneyim. Ama normal biri için düşü­nülebilir değildir, çünkü bu deneyim ölüm saatinin belirsiz değil belli olduğu bir hayata aittir. Ölüm, herkes için olduğu gibi, yalnızca kesin olmakla kalmaz, ayrıca vakit de bilin­mektedir, oysa hiç kimse için durum böyle değildir. Bu iki şey kesin olduğu zaman hayat yaşanmaz hale gelir. İnsanın yaratılışı bu tarihi bilmeye değil, onu hayal meyal sezmeye yöneliktir. Hayatı hep ölüm tarafından kapatılmıştır ancak umut tarafından daima aralanır, bu umut da ölümün asla bir zorunluluk olmadığını düşündürür. Ölüm mahkumuna ta­nınmayan işte bu umuttur. Bu doğaya karşıdır, insani olma­yandır. Korkunç bir vakittir. Üç saat kaldı. İki saat kaldı. Bir saat kaldı... Yarım saat kaldı.. .Yirmi dokuz dakika...
Sayfa 24 - MonoKL Yay. 1. Baskı: Temmuz 2012Kitabı okuyor
Ölüm genelde vuku bulan bir olay, ama benim için sadece bir olasılık. Bu hileye bir teşvik değil mi? Evet, devamlı kendime hile yapıyor, kendimi kandınyo-rum. Zaten işte bu yüzden ölüm düşünülebilir ve yaşanabilir. Sorun derinleştirilmiyor. Bir nevi korumacı bir yaklaşıklık/ kestirim (approximation) söz konusu. Bunu komşumuza/ yakınımıza uygularmış gibi davranırız. Ben, bu kitabı ya­zarken konu benimle ilgili değilmiş gibi kendimi sorunun dışında tutuyorum. Beyimiz yüksek perdeden konuşuyor, beyimiz ölüm üzerine bir kitap yazıyor. Ölüm başkalarının alnına yazılmıştır ve o da başkalarının ölümü üstüne felse­fe yapıyor... Siz ve benim dışımızda herkes ölecek. Ölüm nutukları çeken ben. Bana ölüm hakkında sorular soran siz. Büyük bir güvenle, ölümü sadece yoldan geçenlerin başına gelebilecekmiş gibi düşünürüz. Asıl hile bu, ölümü sürekli bir sonraya bırakma, bir erteleme ile başkalarına uyarlamak. Bu da var olma zorunluluğu ile gerekçelendirilmiştir. Sürek­li olarak bu hileyi gerektirir. Jacques Madaule² “Öleceğimi biliyorum, ama buna inanmıyorum.” der. Biliyorum, ama buna şahsen ikna olmuş değilim. Buna tamamen ikna olsay­dım, kesin emin olsaydım, artık yaşayamazdım. Bu durum­ da, onu diğerlerine uyguluyorum. Başta, yakınımdakine... ² Jacques Madaule, Considération de la mort, Corréa.
Sayfa 23 - MonoKL Yay. 1. Baskı: Temmuz 2012Kitabı okuyor
Götürüm
Bir kor ateş gibi yandı gönlüm İki çeşme aktı sel oldu iki gözüm Bir Gönül yarasına Ben düşmezdim Bir çift göze yenildi şu gönlüm Çok çabuk Heba oldu şu genç ömrüm Bir tek çaresi var O da güzel bir ölüm Tabipler çare bulamaz bu derde İçime işlemiş çok sıkı bir kördüğüm Bu gerçekle yaşamak bitmeyen bir zulüm Bu zulmü başlatan sahte bir tebessüm Nasıl olsa bitmeyecek mi Zor da olsa Bu derdin tek çaresi sonsuz Götürüm
İnsan öleceğini biliyor ama yine de buna inanmıyor. Ölüm er­ telenebilir mi? Bir yandan, bir gün ya da bir başka gün ölmek kaçınılmaz bir şey. İnsan, ölmeye yazgılı bir varlık, bu kaçınılmaz. Diğer yandan, şu ya da bugün ya da ölmek asla zorunlu değildir. Mantıksal olarak, asla zorunlu değil, ama uzun vadede asla ölmemek de saçma olurdu. Bütün
Sayfa 19 - MonoKL Yay. 1. Baskı: Temmuz 2012Kitabı okuyor
Ölüm sadece akıl almaz değil, aynı zamanda dayanılamaz- dır da. Yaşamı hiçleştirendir. Öyleyse yaşam yayı neden ölüm tarafından gerilmiş halde? Yanıt biraz karmaşık ya da bugünki söylemle, diyalektik. Karşısavın diyalektik rolü bu. Bergson tuhaf ama çok da de­rin biçimde, gözün pekala görme organı olduğunu, gözleri­miz olmadan elbette
Sayfa 15 - MonoKL Yay. 1. Baskı: Temmuz 2012Kitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.