İnanç
İnanç, tıpkı bir tren tarifesi gibi, özünde bir zamanlama meselesidir. Gar duvarındaki dairevi, heybetli, fildişi saat, insan ömrünün çeşitli zamanlarında vurur. Aynı saatlerde kalkar tren. Öğleden önce tek bir sefer vardır, çocuk yaşta bir inancı benimseyenler buna biner. Öğleden sonra bir kez daha kalkar tren; ergenlik döneminin huzursuz yolcularını da alıp götürerek. Sonra ta akşama kadar başka bir sefer olmaz. Akşam geldiğinde, insan ömründe ilk derin pişmanlıkların baş gösterdiği, işlenen cürümlerin telafisinin mümkün olmadığının anlaşıldığı, en kavi yuvaların tepetaklak devrildiği, ilk ciddi sağlık sorunlarının belirdiği saatte, üçüncü kez kalkar tren. Yolcuları nedense hep son dakikada telaşla biner buna. Ve nihayet gece yarısına doğru, kritik ameliyatlardan sonra ya da ölüme ramak kala, peş peşe iki sefer daha vardır. En kalabalık trenler bunlardır. Hiçbir istasyonda durmadan, şefaat ekspresiyle dosdoğru Tanrı'ya giderler. Akşam yolcularının aksine, gece yolcuları, trenlerini kaçırmamak için, ne olur ne olmaz önceden alırlar gardaki yerlerini. Ve vakit gece yarısını vurduğunda, çember tamamlanıp akrep ile yelkovan başlangıç noktasına vardıklarında, garın o hıncahınç kalabalığından geriye tek tük inançsız kalmıştır. BİT PALAS
Aşık olmak sevgilinin isimlerini kendine mal etmektir, aşkın bitmesi ise isimlerin iadesi. İsimler insanların varoluş kalelerine uzanan köprülerdir. Onlar vasıtasıyla başkaları hem dost hem de düşmanlar parmak ucuyla içeri girmenin bir yolunu bulurlar. Birinin adını öğrenmek varoluşunun yarısını ele geçirmektir, gerisi parçalardan ve ayrıntılardan ibarettir. Çocuklar bunu ruhlarının derinliklerinde bilirler. Bir yabancı isimlerini sorduğunda içgüdüsel olarak söylemeyi reddetmeleri bundandır. Çocuklar isimlerinin gücünü idrak eder ama büyüdüklerinde unutuverirler. Dinler tarihi saygı gösterilecek isimler yoklaması olduğu kadar isimlerin saygınlığının da kanıtıdır. Yahudilerin tam da ölüme ramak kala bir hastaya isim verme adetleri bu yüzden. Ölüm döşeğinde yatanların isimlerini değiştirirlerdi. İkinci bir hayat şansı verebilmek için onlara. Müslümanların tam da doğum sonrasında isimlendirme gelenekleri bu yüzden. Yeni doğan bebeğin henüz açılmamış kulaklarına adını fısıldarlar, ruhuna iyice işlesin diye ismi 3 defa tekrar ederek.
Sayfa 33 - DOĞANKitabı okudu
Reklam
Ölüme ramak kala
Böylece saat 10.30 gibi toplanıp inişe geçiyoruz. Rotada müthiş kar birikmiş, inişte yer yer belimize kadar gelen karla boğuşmak zorunda kalıyoruz. Çığ tehlikesi çok yüksek, bir an önce aşağıya inmek istiyoruz, ancak daha Batı Pobeda'dan 100-150 m inmeden altımızdaki kar yarılıyor ve 40-50 cm aşağıya kayıyor. Hepimiz birbirimize bağlı olduğumuz
Sayfa 142Kitabı okudu
Ölüme ramak kala... eceli bir anlığına erteleyene...
"Onurlu bir insanın son hediyesi bu, umarım sana mutluluk getirir ."
Ölüme ramak kala..
"Tiyatro bitti. Beklemeye lüzum görmüyorum "
Sayfa 153Kitabı okudu
'ölüme ramak kala'
Sagon orada, kanadın üstünde, zamanın dışına itilmiş gibiydi!
Sayfa 57 - Dokuz YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
25 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.