Orhan Erdem çevirisinde Arya yayıncılık kitabını kiralayarak okuduğum ve hoşuma gittiği için Sabahattin Eyüboğlu çevirisinde iş bankası yayınını aldığım neredeyse bütün rubailerini sevdiğim arada sırada bir iki rubai okuyarak okumayı bırakmayacağım bir kitap konu olarak genelde öbür tarafa hiçbir şeyin gitmediğini , cahil gösteriş dindarlarını yerden yere vurduğu , kader konusunda yaratana sitem içinde olduğu , şarabın yasaklanmasını anlam veremediği , şarabın ve sevgilinin verdiği keyif hiçbir şeyden vazgeçmeyeceği işleyen bir nevi halkın sesi.
Yayın evlerine gelecek olursak iş bankasının dil bakımından daha iyi ama rubai fazla bakımından(Hesaplarıma göre 5-6 rubai fazla) ve tasarım bakımından(aryada 4 rubai alt alta yanında siyah beyaz resim var iş bankasında bir sayfada 2 rubai var ve alt kısmında bazen açıklama var okuduğum kadarıyla) iyi geldi.
1-uykulu kuytu soylencesi /washington irvine
2-hayatta kalma güncesi /doris leasing
3-ömer hayyam/harold lamb
4-ölen adam/d.I lawrence
5-tilkii daha o zaman avciydi / herta muller
6-devrim ayetleri /eren erdem
7-ıslam korkusu / özlem kumrular
8-başka bir dünya / maxime chattam
9-kabil / jose saramago
10-inci küpeli kız / tracy chevaller
semerkant kitabını okuduktan sonra Hasan Sabbah'ı Ömer Hayyam'ı ve Nizam ül-Mülk'ün hayatlarını ayrı ayrı merak ettim.
Hasan Sabbah kimdir? Kurduğu tarikatın amacı nedir? Kullandığı teknikler nelerdir? diye. Kitap her ne kadar kurgusalda olsa yazarın 10 senelik araştırması sonunda ortaya çıkan bir üründür. İnsanların inançlarındaki zaafları nasıl kullanabileceğini bilen, zeki, acımasız,bilgili ama bir okadarda inançsız bir insanın intikam hırsı uğruna yaptıklarını hayretler içinde okuyacaksınız. Kitap aynı zamanda döneminde Selçuklu Devletinin durumu hakkındada bize bilgiler veriyor. Tarihe meraklı olanlara tavsiye ederim. 5/4 Sırada Ömer Hayyam var kitabı elime geçtiği en kısa zamanda.
Jack London'dan beşinci kitabımı da okudum. Bursa okuma grubuna ve Yadigar Hoca'ya teşekkürler.
Jack London denilince genelde ilkokul ve eskiden ortaokul derlerdi :) akla genelde Beyaz Diş ve Vahşetin Çağrısı gelir. Ama benim aklıma ilk önce Martin Eden gelir çünkü okumaya başladığım zamanlarda onunla tanışmam beni kitaba yönlendiren,
Nazım Hikmet Şiirleri
Nazım Hikmet’in Bursa Cezaevi’nde tutsaklık günleri. Koğuş arkadaşlarını okumaya yazmaya yönlendiren Nazım, aynı zamanda cezaevi yönetimine de yardım etmektedir.
Cezaevi denetimine Adalet Bakanlığı’ndan bir müfettiş gelir.
Bir kaç gün denetim...
Nazım Hikmet’in Bursa Cezaevi’nde tutsaklık günleri. Koğuş arkadaşlarını okumaya yazmaya yönlendiren Nazım, aynı zamanda cezaevi yönetimine de yardım etmektedir.
Cezaevi denetimine Adalet Bakanlığı’ndan bir müfettiş gelir.
Bir kaç gün denetim yaptıktan sonra müdüre:
- Nazım da buradaymış, çağır da görelim nasıl biridir? der.
Nazım’ı odaya getirirler. Müdür koltuğuna iyice kurulan müfettiş Nazım’ı tepeden tırnağa süzer ve:
-Demek Nazım sizsiniz, der. Nazım’a oturması için yer göstermez. Kısa bir konuşma sonrası, “gidebilirsiniz” der.
Nazım tam kapıdan çıkarken durur ve müfettişe:
-Ömer Hayyam adını duydunuz mu? diye sorar. Müfettiş hemen atılır:
-Kim duymaz Hayyam’ı.
Nazım:
-Hayyam zamanında İran hükümdarı kimdi? diye sorar. Müfettiş şaşırır. Nazım konuşmasını sürdürür : “ Görüyorsunuz sanatçıyı anımsadınız ama hükümdarı anımsamadınız. Yıllar sonra beni dünya anımsayacak ama dönemin Adalet Bakanı’nı ve sizi kimse anımsamayacak” der çıkar.
Müfettiş yaptı yanlışı anlar, Nazım’ı geri çağırır ama Nazım koğuşunun yolunu tutmuştur.
Biz olmasak da dünya var olacak,
Geriye ne adımız, ne sanımız kalacak,
Bundan önce yoktuk, eksiklik yoktu dünyada,
Olmasak da bundan sonra, durum aynı olacak!