Özlediğimden değil de zamanı geldiği içindi bir kere daha okumak istemem...ve hızlı hızlı atlayarak okudum, çünkü okumasam da ne olduğunu artık hatırlıyorum, hatırlamamak elde değil, 33 senedir okuyorum her sene, ve her sene, her okumada, kitabın sonunda, yine ağlıyorum. Şu anda hastayım, daha doğrusu hastalanıyorum; ancak bu beni yazmaktan
"LEYLİM" bir insan sevdiğine en güzel nasıl seslenebilir? Hem onun adından uzaklaşmadan hem de kendi kalbini katarak nasıl çağırabilir ki? Bir Ahmed Arif'in Leylim'i olmak nasıl bir duygu? Peki ya, Leylim'in Arif'i olamamak? Böyle diyordu Leyla Erbil'e, Leyla'sına Leylim, Sevgili Canım, Canım Leylâm, Ömrüm diye başladı mektuplarında
NOT: lütfen kopyalamayınız telif hakkı içerir!
Size yıllar önce tanıdığım ama hikâyesini henüz yeni öğrendiğim bir kadından bahsedeceğim. Bu kadınla bir mezarlıkta tanışmıştım. Ağlıyordu. Bir yakınını kaybetmişti sanırım. Yanına gittim ve baş sağlığı diledim. Yüzüme baktı, gülümsedi. Çok ama çok güzel gözleri vardı. İnsan gözlerine bakınca
Okumadan önce korkutmuştu hacmi!
Kalın gelmişti gözüme!
Ah o lanet olası ön yargılar!
"Sen bu kadar çok şeyi, bu kadar az sayfaya sığdırabilmeyi nasıl başardın
Lev Tolstoy!"
Evet doğru duydunuz!
En son bu duyguyu