“Dünyani, ben onsuz yaşayamam deyip güle oynaya yaşayanlarla dolu…”
Sayfa 34 - Ketebe YayınlarıKitabı okudu
Eğer ben yalnızca bu beden içinde var olsaydım, yaratılmamda ne yarar olurdu; benim bu dünyada çektiğim büyük acılar Heathcliff'in de acıları oldu. Onların her birini daha başından beri gözledim, duydum. Benim yaşamım onda odaklaşır. Yeryüzünde herşey yok olsa da yalnız o kalsa, ben var olmakta devam ederim; başka herşey yerinde dursa da yalnız o yok olsa, evren bana tümüyle yabancılaşır. Ben artık bu evrenin bir parçası değilmişim gibi olur. Linton'a olan sevgim ormandaki yapraklar gibidir. İyice biliyorum ki, kış ağaçları nasıl değiştirirse, zaman da benim sevgimi değiştirecektir. Heathcliff'e olan sevgim ise toprak altındaki değişmez kayalar gibidir. Görünüşte pek hoşa gidecek yanı yoktur, ama onsuz olmaz. Nelly, ben Heathcliff'im! O hep, ama hep benim aklımda. Bir zevk olarak değil, tıpkı benim de kendim için her zaman bir zevk olmadığım gibi, ama kendimmişim gibi, o benmişim gibi!
Sayfa 102Kitabı okudu
Reklam
Jean Evangéliste Purkinje (1787-1869) cilt hastalıklarıyla dokunma duyusu arasındaki ilişkiyi araştırmış, ancak bulduklarının adli tıbbın kriminoloji uzmanları tarafından da değerlendirilebileceğini düşünmemiştir. Henry Faulds (1843-1930) Japonya'da görev yapmış bir doktor ve misyonerdi. Nature dergisine yazdığı bir makalede Purkinje'nin
Sayfa 94 - 95 Everest Modern KlasiklerKitabı okudu
Gizlenecek, saklanacak bir tarafı yok bunun... Onu seviyorum, bu açık. Seviyorum, seviyorum... Boynuma asılı bir taş gibi, ağırlığıyla dibe batmaktayım... Ama ben bu taşı seviyorum ve onsuz yaşayamam.
önsöz'den
Görünen o ki, her şey sonsuza kadar yaşamak istiyor. Her şey bilinçli ya da bilinçsiz, ölümsüzlük şakasına göz dikmiş. Ben değil: Ben kendi ölümsüzlüğüme kavuştum. Bir bakıma her şey öyle değil mi: Bir saniyeliğine de olsa. Yeryüzünde bir saniye kalmak, her şeyi öğrenmeye yeter. Yaşamın akışı içinde duygular kalburdan geçip eleniyor; tanımlanamayan duygular, ayrışacak kemiklerden yoksun olan duygular. Onlar insanın yüreğinin bir yerinde pıhtılaşarak çökeliyor. Onların suda erimeyen çekirdeğini nasıl açıklamalı? İnsanlar kendilerini bile tanımakta zorlanıyor. Ama o açıklanması olanaksız duyguların ölümsüz bir anlamı var. Bir ömür boyu dalgaları yedikten sonra geriye kalan ve sonsuza kadar kalacak olanlar, işte o duygular.
Yanına iyice sokulup yüzümü kitap raflarına döndüm ve kokladığı kitabı alıp ben de kokladım. Kapağına hiç bakmadım. Önsözü umurumda değildi ve yazarın kim olduğunu da önemsemedim.
Sayfa 15 - Dokuz YayınlarıKitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 801 ile 810 arasındakiler gösteriliyor.