(Bana Göre de Dostluk Böyle Olmalıdır, Değil mi ,Değerli Dostlar)
***
Dost ve dostluk dediğimiz, çokluk ruhlarımızın beraber olmasını sağlayan bir rastlantı ya da zorunlulukla edindiğimiz ilintiler, yakınlıklardır. Benim anlattığım dostlukta ruhlar o kadar derinden uyuşmuş, karışmış kaynaşmıştır ki onları birleştiren dikişi silip süpürmüş ve artık
''Jacques, bu mobilyaları kendi iradesi dışında sürüklendikleri sefil sondan bir rehine kurtarır gibi kurtardığına inanmaktadır; kaderin onu asla kaçamayacağı bir ödevle görevlendirdiğini hissetmektedir; içinde kimsenin yaşamadığı odaya bir göz attığında yatağın, yazı masasının, kitaplığın, o kişisel eşyaların bir ölünün yadigârlarını
600.gün... Zamanı tutamıyorum sevgili durduramıyorum. Son günümüzde bana "dursun mu zaman?" demiştin. Dursun artık sevgili, dursun artık, hayır zaman akıp gitmesin. Yarın, dün olsun. Zaman artık geriye aksın istiyorum. Merak etmiyorum geleceği, istemiyorum geleceği. Gözlerimin ışığının sönmesini izlemeyi değil, ışığını geri kazanmasını
1. BÖLÜM
SAİD NURSÎ, NUR RİSALELERİ VE İLİM
1.1. SAİD NURSÎ’NİN TAHSİL HAYATI
Risale-i Nur müellifinin tahsil hayatı üç aydan başka mevcut olmadığı halde
(...)10
Evet o zât (Said Nursî) daha hal-i sabavette iken ve hiç tahsil yapmadan
zevahiri kurtarmak üzere üç aylık bir tahsil müddeti içinde ulûm-u evvelîn ve âhîrine
ve ledünniyat ve
- Bir şey yok; yüreğim tıkandı; arasıra böyle olurum. Sonra geçer. Bu bir dertmiş. Beni askere aha, bundan almadılar. İçimden, belki Cennet de seni bundan istememiştir, dedim. Onunla yalnız kaldığımız zaman, bazen Cennet'in bahsini açarım. O vakit, gözleri parıldamaya başlar. Sıska vücudu bir yay gibi gerilir.
- Nasıl hiç haber aldığın var mı?
- Heriften ayrılmış diye işittim.
- Ya şimdi ne yapıyormuş?
- Günahı söyleyenin boynuna, kötü olmuş diyeler.
Bunu duyunca ben ondan ziyade mahzun oluyorum. Fakat, o sırıtıyor.
- Ben dedim. Ben dedim. Elbet, bir gün pişman olup gelecek.
- Ya gelince kabul edecek misin?
Cevap vermeden önüne bakıyor. Kendinden emin değildir. Hangimiz kendimizden emin olduk? Biz, erkekler, zavallı yaratıklarız.
Bu soruda önce biraz düşündüm aklıma hiçbir şey gelmedi. Ama aklımda bir kelime bağırıyordu ''Annem'', Evet sanırım en büyük ilham kaynağım annem. Bazen tartışsam da birbirimize kızsak da en sonunda yine annemin şefkatli kollarına koşuyorum. Ona danışıyorum, ondan fikir alıyorum ve günün sonunda onunla var oluyorum. Bana yap dediği şeyleri yaptığım için pişmanlık duymadım. Yapma dediği şeylerin çoğunluğu pişmanlıkla sona erdi... Neredeyse... Hala yol alırken ona danışıyorum ve aileme babama, kardeşime. Ailem benim en büyük ilham kaynağım. Çünkü bu zamana kadarki başarılarımın arkasında onlarında fikirleri var. İyi ki varlar. Peki bu soruya aile yerine başka bir kelime söylemem gerekseydi? 'başarı' derdim. Çünkü insanoğlunun genel ilham kaynağı bana göre başarı. Başarılı olduğumuz zaman kendimizi var hissediyoruz. Bazılarımız ona sıkı sıkı tutunuyor. Bazılarımızın tutunacak tek dalı başarı oluyor. Hepimizinki farklı olabilir tabii. Başarılarıma ve aileme
Peki sizin ilham kaynağınız ne? Her güne 1 soru çok hoşuma gitti. Sonuçta burası bir edebiyat dünyası değil mi? İnsanın kendini tanıyabilmesi için bazı soruları sorması ve bunları bir yere yazması gerektiğine inanıyorum. Ben de buraya yazma kararı aldım. Bunu okuyan ve düşüncelerini paylaşmak isteyen herkes yazabilir. :)
Dizlerinin üstünde başımı koyacak yerim hâlâ var mı anne
Bir solukluk düş kursam yeter orada
Beşikten çoktan vazgeçtim, eteğinde oturmak mümkün mü şimdi
Saçlarım dikken diken senin elinden ayrılalı
Dalıp gittiğin boşlukta ne var bulabildin mi anne
Şimdi ben de aynı boşluğa dalıp dalıp gidiyorum
Bir çıkar yolu var mı anne yoksa kaybolmaya meyilli bu aklım
Hâlâ ekmek kokar mısın eskisi gibi, ben hangi ekmeğe dokunsam sen kokuyor
Büyüdüm ben anne, ne mel’em bir şeymiş bu büyümek
Büyüdükçe kendime sığamıyorum, yurdumdan taşıyorum
Kuşlar yuva yaptıkça saçlarım azalıyor
Ama olsun kuşlar üşümesin bana yeter
Büyüdüm ben anne hem de çok
Baba oldum, şimdi kızımla sohbet ediyoruz
Onunla çocuk oluyorum, yine ve yeniden
Seni anlatıyorum ona, gözlerim yan çiziyor hemen sulanıveriyorlar
Yutkununca geçiyormuş gibi yapıyorlar
Gittikçe büyüyorum anne, yokuşları çıkmakta zorlanıyor dizlerim
Nefes alıp vermek de zahmetli olmuş
Büyüdükçe sana yaklaşıyorum anne, oturduğun taşın üstünde bekle beni
Beklemek doğum sancısı gibidir derler sen daha iyi bilirsin
Ama fazla bekletme seni kuşluk vaktine kalmaz yetişirim sana.