“Kişi, başka birisine ne verir? Kendisinden verir; kendisinde bulunan en değerli şeyden, yaşamından verir. Bu, o kimsenin yaşamını öbür insan uğruna harcaması demek değildir- kendi içinde yaşattıklarından vermesi demektir, sevinçlerinden, ilgilerinden, anlayışından, bilgisinden, nüktesinden, üzüntülerinden- içinde yaşayan şeylerin dışa dökülen her türlü belirtisinden bir şeyler verir karşısındakine. Böylece yaşamından bir şeyler vermekle onu zenginleştirir; kendi içindeki canlılık duygusunu hızlandırarak karşısındakinin canlılığını artırır.”
Bir yer açıp kendime burası benim deseydim beceremedim!
Gidiyorum lan işte Vazgeçtim şefkatinizden Aranızda sahipsiz bir Vicdan azabı gibi Dolaşmaktan Vazgeçtim!
Görülecek, işitilecek, tadılacak, okunacak, yazılacak, yapılacak o kadar çok şey birikiyor ki, bundan sonra hayatımın bütün bunlara yetişmeyeceğinden korkuyorum.
Aşk… Üç harf, A-Ş-K. Küçücük bir kelime. Ancak anlaşılması güç bir dünya, bir ömür. Tüm bir ömrün anlamaya yetmediği bir duygu. Kelimelerin anlatmaya yetmediği bir deprem.
Erkekler ağlamaz diyenler yanılıyormuş bir tanem. Erkekler de ağlar... Kaybettiklerine, sevdiklerine, umutlarına, umutsuzluklarına... Hem de tüm kalpleriyle ağlar. Tek farkla, akan yaşlar gözlerinden değil, kalplerindendir.