Dediğiniz gibi ölüme çok yakın olsaydık hayat gözümüze birdenbire harikulade görünürdü herhalde. Düşünün, o -kendi yaşamımız- bizden neleri esirgiyor; projeler, yolculuklar, aşk ilişkileri, yapacağımız çalışmalar, hepsi gelecek günlerden emin olmanın verdiği tembellikle bulanıklaşıyor, sürekli erteleniyor. Ama bunların hiçbirini bir daha asla yapamayacak olsak, her şey ne kadar güzel olurdu! Ah! Şu felaket bir gelmese, ilk işimiz Louvreün yeni galerilerini görmek, Bayan X'in ayaklarına kapanmak, Hindistan 'a bir yolculuk yapmak olacak. Felaket gelmez ve biz bu planları asla gerçekleştirmeyiz, çünkü yeniden günlük yaşamın tam ortasında buluruz, kendimizi. Kayıtsızlığımız arzularımızı öldürür. Aslında bugünü yaşamayı sevmek için felaket haberlerine gereksinim duymamalıyız, insan olduğumuzu ve ölümle her an yüzyüze olduğumuzu bilmek yeterli olmalı bunu becermek için.