İngiliz garson, Türk müşteriye:
-Çanakkalede çok askerimizi öldürdüğünüz için sizleri pek sevmeyiz deyince, bizimkinden gayet soğukkanlı bir şekilde şu cevabı almış:
-Orada ne işiniz vardı?
SÜRVEYAN HEKİM
“Doktordan satılık araba” diye ilan verirler, çok doğru aslında.
Ne o arabayı kullanacak vakit bulursunuz, ne de düzenli bir hayatınız olur.
Hele bir de cerrahsanız, o uyku denen tatlı şeyle bir türlü buluşamazsınız.
Ben de Güneydoğu’da görev yaparken hem uykudan, hem de arabamdan mahrum kaldım. Zaten kullanmaya vakit
“ HAYATIMIN DÖNÜM NOKTASI O GECE...
Babam gündüzleri eskicilik, hamallık yaparken geceleri ağabeyimi de yanına alıp sabahlara kadar diğer mesleklerini icra ederlerdi.
Bir gece evimizin önünde bağırışlar ve feryatlar ile uyandık annemle ikimiz. Son duyduğumuz silah sesiydi bakamadık dışarıya, ardından tüm mahallelinin sesi ve polis
İngiltere'de yaşayan bir Türk vatandaşı lokantaya gider. Lokantadaki İngiliz garson onun Türk olduğunu öğrenince ona şöyle der:
-Çanakkale'de çok askerimiz öldürdüğünüz için sizi pek sevmeyiz.
Türk müşteri hemen cevap verir:
-Orada ne işiniz vardı
Semih Doğan in (#27363375) incelemesinden sonra yazmaya kalkmak hadsizlik olur eminim ama Semih demişsin ya incelemende orada görev yapan öğretmenler de yazsa da biz de okusak diye. Öğretmen değilim ama doğuda görevim icabı uzun yıllar kaldım ve ben de yazmak istedim. Amacım herhangi bir polemik
Kapıcı Filip mutfağın ortasında dikilmiş, herkese öğüt veriyordu. Onu dinleyenler ise konağın uşakları, seyisi, iki oda hizmetçisi, biri kadın, biri erkek iki ahçı ile erkek ahçının iki oğluydu. Her sabah yapardı bu işi, bugünkü söylevi bilgi edinmeyle ilgiliydi.
Kokartlı kapıcı şapkasını elinde çevirerek;
— Hepiniz domuz sürüsünden farksız
Kuran kıssalarını algılayışımız, adeta tarihten bir kesite şahitlik ediyormuşuz gibidir. Elbette bunda Kuranın anlatım usulü, daha da ötesinde bizim kuran tasavvurumuz etkilidir. Çünkü Kuran en nihayetinde Allah kelamıdır ve onda yazılan her şey hakikattir ve tek harfi değişmeden bize kadar ulaşmıştır. Şimdi bu pencereden birkaç kıssayı tahlil
"Bir yapı çıldırabilir mi?"
Bu soruyu bir saat önce sormuştum. Yaz alacakaranlığı, Büyük Alan'dan yavaş yavaş çekiliyordu; çekilirken de sütunlarda, kemerlerde oyalanan son güneş kırıntılarını siliyor, kaygan taşlarda gittikçe genişleyen kara gölgeler bırakıyordu.
Alacakaranlığın, her şeyi olduğundan biraz daha değişik,
Kral Astiyake'nin ölümünden sonra, Pers Kralı Koreş krallığın başına geçti.
Daniel, Kral Koreş'in en yakın dostlarından biriydi. Kral danışmanları arasında en çok Daniel'e güveniyordu.
Babilliler'in Bel adında bir putları vardı. Halk, Bel'e her gün on iki ölçek saf un, kırk koyun ve elli galon şarap vermek zorunluluğundaydı.
Kral Koreş
BEDELLİ GÜNLÜKLERİ - 57. TOPCU TUGAYI BEDELLİ
Kaçtım kaçtım ve sonunda yakalandım. Uzun süredir ertelediğim askerlik hizmetimi bedelli olarak İzmir/Bornova'da bulunan 57. Topçu Tugayı'nda tamamladım. İşte size askerlik hatıralarım. 15-20 gün askerliğin hatırası olur muymuş demeyin. Oluyormuş, oturun okuyun işte.
İlk önce şunu belirtmem lazım
Ta bilmem nereden şu kadar yolu
Gelip almak var mıydı İstanbulu?
Bunca zahmet bunca şehit bunca kan
Neden yaptın bunu Sultan Mehmed Han?
Korkudan sustular güzelim çanlar
Sultanım irtica değil mi bunlar?
Balkanda gürledin çaktın Mora'da
Ne işiniz vardı beyim orada?