Gel seninle bir cenup şehrinde buluşalım.
Ağaçlar çiçek açtığında,
Bahar güldüğünde,
Bir sel halinde yıldızlar
İçimize döküldüğünde.
Aşktan yana iyilikten konuşalım.
Üstümüzde sarhoş bir gökyüzü,
Altımızda mes'ut bir toprak.
Ne güzel olur bilir misin?
Orda seninle yaşamak.
Yeter artık
Ben burada rahat değilim.
Gel seninle bir cenup şehrinde buluşalım.
Gel anam - babam, gel kardeşim, gel sevgilim.
Dağların ufalanıp savrulmasının ertesi günü
Sona erince benim için nihayet dünya sürgünü
Milyarlarca yılın hesabı yapılıp her şey bitince
Kaldırır mısın ayağa Allah'ım bu yorgun düşkünü?
Cennet bana çorak arazi seni orda bulmadıkça
Neyleyim çiçekleri senin adın ile solmadıkça
Onur'un canı alınıp sırat köprüsüne gidince
Geçse de olur geçmese de sana layık olmadıkça
Yer burda, semâ orda, yolun, hangisine?
Dalmak dilemez misin ebed ninnisine?
Varlık dağılıp hicret ederken evlân
Kat mâvini, sen de, göklerin mâvisine!
“Adam orda mısın?”
Sesi, şimdi daha boğuk geliyordu: “Buradayım Zeze.”
“Yüreğimi yedin bitirdin mi?”
“Yiyorum. Ama ağzım dolu konuşamam. Bir dakika bekle.”