Biraz kafamızı dağıtalım mi? Gündem karışık, insanlar stresli, ekonomi.... seçimler...vatan haini!... “şu”cu-“bu”cu... ohooo say say bitmez! İşte bunlardan sebep, nasılsa iş olacağına varır deyip olacağına varmışlardan söz edelim biraz. Son zamanlarda çok güzel öykü denemeleri okuduk sitede ya hep hüzünlendik, bakalım gülümseyebilecek miyiz?
Siz
Aslında 6-7 sene önce bir kitap yazmakla meşguldüm. Lise zamanlarımda yanii, tam böyle sınav stresli, okumuş olduğum lisenin Anadolu İmam-Hatip zorluluğuyla canla başla kendi çapımda bir şeyler karalıyordum. Ve o zamanlar bir hikaye yarışması vardı. Edebiyat hocam yarışmaya katılıp kendimi denememi istemişti. Yazdım. Ve il genelinde 1.olmuştum. Tabii sınıf arkadaşları, müdür, bazı hocalar destekledi kitap yazma konusunda.
Bir gün aniden bilgisayarım sıfırlanmasın mı!? Aman dedim nasıl olsa yedeklemiştim.(Şifreli dosyamdı) Ve tabii kaderimden resmen 'Osmanlı Tokadı' yemiş gibi hayal kırıklığına uğramıştım. Dosyamı açamadım. Bayağı üstesinden gelememiştim. Çevremdekiler yine yazarsın dediler. Ama yazamadım. Kırık bir bardağı tekrar onarmaya çalışsan olur mu? Olmadı. Unutamadım, içimde silinemeyen bir acı bırakmıştı.
Ve bugün tekrar karar verdim. Yazmayı deneyeceğim tabii farklı konulu farklı anlatım biçimli. Umarım bu sefer "Rast gider."
Ermenistan teslim oldu!
Karabağ özgürlüğüne kavuşacak inşallah.
Ermenistan'ı kışkırtan emperyalistlere tarihî bir ders oldu bu!
SİHA'larla esaslı bir Osmanlı tokadı!
Nasıl güzel bir haber bu!
Allahu Ekber! 🇦🇿 🇦🇿
Yusuf Kaplan...
O devirde yeniçerisinden sipahisine, sıradan ahaliye dek mermer yahut ağaç kütüğü üzerine tokat vurarak elleri sertleştirme oldukça yaygın ve bilinen bir talimdi. Hakkında türlü çeşit efsaneler anlatıldığı üzere atı üzerinde hücuma kalkmış zırhlı mızraklı bir şövalyeye karşı kâr etmezdi ancak kişinin kabiliyetine ve denk getirdiği uzva göre bir yayayı savaş dışı bırakırdı. Mansur’un aşk ettiği tokat kütükler üzerinden sınanmış böylesine bir tokattı.
Hadi diyelim ki, haçlıların torunları, yazdıkları tarihlerle romanlarda ve çizdikleri tablolarda dedelerimizi kötüleyerek dedelerinin vaktiyle yediği meşhur "Osmanlı tokadı"nın acısını çıkarıyorlar, peki ama "bizimkiler"e ne oluyor? Neden onların can alıp can vererek yirmi milyon kilometrekare yüzölçümlü dünyanın en büyük İmparatorluğunda arta kalan topraklarda yaşadıkları halde, intikam sevdasına düşmüş Osmanlı düşmanı yabancılarla aynı paralelde kalem oynatıyorlar?
Türk Kurtuluş Savaşını anlayabilmek için bu savaşı doğuran nedenleri bilmek gerekir. Nedenler basittir ama bilmediğinizde basit diye bir neden olmaz.
Birinci Dünya Harbi kaybedildiğinde Osmanlı Devleti bir av devletine dönüştü, etrafı kurtlarla çevriliydi ve Avrupa ülkeleri zaten eridikçe eriyen, hatta; Birinci Dünya Harbi’nin çıkmasının ana
"Shakespeare'in içine dalmış halde dört yıl...çoğumuz ondan da önce yıllar geçirdik. Shakespeare'e batmıştık. Burada toplu saplantımızı tatmin edebiliyorduk. Onu ikinci dil olarak konuştuk, şiirle sohbet ettik ve gerçeklikle bağımızı kaybettik. Eh, bu yanıltıcı. Shakespeare gerçek olsa da karakterleri gerçeklerin aşırı olduğu bir
Bu incelemede, gazeteci-yazar Cüneyt Arcayürek’in (6 Mart 1928-23 Haziran 2015) “Açıklıyor” serisinin, 1946 ile 1960 arasındaki dönemi anlattığı üç kitabını konu alacağım. Öncelikle, anı formatında bir seri olduğu için akademik bir üslup beklememeniz gerekiyor. Bununla birlikte yazar, salt kronolojik aktarım ve dönemin fotoğrafını çekme amacını
Halil Paşa ihanet eden Arap aşiret liderini yakaladığı vakit aralarında şu konuşma vuku bulur;
— Bana dokunamazsın, bu topraklar bize ecdadımızdan miras kaldı.
Halil Paşa;
"Sana bir dokunurum, elimin izi yedi ceddine miras kalır."
Ah klasikler, canım klasikler. Hiç yanıltmıyorsunuz beni. Muhteşem bir kitap , muhteşem bir akıcılık ve olay örgüsü.
Gelgelelim ki karakterler için aynısını söyleyemeyeceğim. Eminim okuyanlar beni çok iyi anlıyordur. Emma'dan tiksiniyorum resmen ya. Elime verseler parçalarım. O derece nefret ediyorum. Kocasının da yüzüne bir Osmanlı tokadı yapıştırmak istiyorum. Böyle bir salaklık Kemal'im yapmaz diyen kadında bile yoktu
Yazarın yapmak istediği şey burjuva sınıfıyla alay etmekmiş ve oldukça da başarılı olmuş bu konuda. Kitaptaki plastikten daha esnek olan ilişkiler, burjuvalara has o aç gözlülük çok güzel yansıtılmış. Aslında kitapla ilgili çok fazla konuşmak istediğim şey var ama okuyacaklar için heyecanını kaçırabilir o yüzden uzatmayacağım.
Klasik kitaplara başlamak isteyenler için çok ideal bir kitap. Eğer gözü korkanlar varsa bu kitabın ön yargınızı kıracağından son derece eminim.
Madame BovaryGustave Flaubert · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201933,1bin okunma
Öğretmenlerden dayak yiyen son nesil bizdik herhalde.
En orjinal dayağı da yiyenlerden biri bendim galiba.
2006 'da yeni liseye başlamışım daha, Tarih öğretmenimiz Kemal Bey baya sinirli bir zattı.
Sınıfa gelince ayakta görünce beni tahtaya gel dedi.
Herhalde üç beş azarlar yollar yerime diye düşünürken, çantasından post-it çıkarıp alnıma yapıştırdı.
Bu düşene kadar tokatlayacağım dedi. Üç beş dakika kesintisiz dayak yedim . En son bir osmanlı tokadı post-itide düşürdü nihayet.
Ders sonu Hakkını helal et biraz abarttım dedi.
Konu kapandı...