Siyasal İslamcı yazarlar, Nurcular, Nakşibendiler neden Necip Fazıl Kısakürek'i dillerinden düşürmezler ve öve öve göklere çıkarırlar?Ben, onu ilkönce, bir ortaokul öğrencisiyken "Kadın Bacakları" adlı şiiri ile tanıdım. Şöyle diyordu bu şiirinde Necip Fazıl Kısakürek: "Boynuma doladığım güzel putu görseler İnsanlar öğrenirdi
Sayfa 36-37-38 Bilgi Yayınevi, 5.Basım, Nisan 2010Kitabı okudu
1492 yılında Amerika’nın keşfiyle Batı Hıristiyan Âlemine servet akışının başlaması,daha sonra buharlı motorun keşfiyle Dünya ticaret yollarının değişmesi gibi çeşitli sebeplerle ortaya çıkan kalkınma ve bunun âmili olan Sanayi İnkılabına katılamamak, Osmanlı’da bir geri kalmışlık olarak tezahür etmiştir.Dahil ve hariçten yürütülen sinsi bir propogandanın eseri olarak ortaya çıkan bu durumun bir neticesi olarak Osmanlı cemiyetindeki kadim “üstünlük kompleksi”nin zamanla hacil(aşağı) bir “aşağılık kompleksi”ne tahavvül etmesiyle doğru bir Şark-Garp muhasebesi yapmaya muktedir olamayan bir kısım münevverlerimiz(!) de kendi milli ve dini hüviyetimiz üzerinde gitgide derinleşen bir şüphe doğurmuştur. Bunlar, Batı’daki teknik ve terakki, batıl Hıristiyanlıkla canhıraş bir mücadele sayesinde gerçekleşebilmiş olduğu halde ilk emri “Oku!” olan ve “İki günü birbirine eşit geçen bir kimseyi hüsranda kabul eden” yüce İslam Dini’ni de, körü körüne taklit hastalığının bir neticesi olarak, mani-i terakki göstermeye başladılar. Bu durumu, Ziya Paşa: “İslam imiş pabend-i terakki(Terakkiye ayak bağı,engel) Evvel yoğ idi işbu rivayet yeni çıktı” diyerek ne güzel ifade etmiştir.
Sayfa 209Kitabı okudu
Reklam
Avrupalı olma gayretinin en kuvvetli sâiklerinden biri de Avrupalıların düşmanlığından kurtulmak ve böylece ardı ardına gelen haçlı seferleri felaketine bir son vermekti. Bu yüzden bazı münevverler Balkan Harbi'ndeki yenilgimizi bile bize Avrupalı olma zaruretini daha çok hissettireceği için hayırlı bir olay sayıyorlardı. Merhum Peyami
Sayfa 69 - Yer-Su Yayıncılık, 1. Baskı: Aralık 2019Kitabı okudu
Eğlence odaklı yaşam
Roma’nın yıkılışında da zevk ve eğlenceye aşırı düşkünlük dönemleri görülmüş, kaynaklar tükenmeye başlamış ve sonunda üreten değil, tüketen bir toplum olarak sistem çökmüştür. Tarihte Moğollar da buna örnek olarak gösterilebilir. Osmanlı’da da çöküş, saray ve toplumun lüks ve eğlence içine girmesiyle başlamıştır. Kısacası, sistemlerin çöküşünde eğlence odaklı yaşamın büyük rolü vardır.
1492 yılında Amerika’nın keşfiyle Batı Hıristiyan Âlemine servet akışının başlaması,daha sonra buharlı motorun keşfiyle Dünya ticaret yollarının değişmesi gibi çeşitli sebeplerle ortaya çıkan kalkınma ve bunun âmili olan Sanayi İnkılabına katılamamak, Osmanlı’da bir geri kalmışlık olarak tezahür etmiştir.Dahil ve hariçten yürütülen sinsi bir propogandanın eseri olarak ortaya çıkan bu durumun bir neticesi olarak Osmanlı cemiyetindeki kadim “üstünlük kompleksi”nin zamanla hacil(aşağı) bir “aşağılık kompleksi”ne tahavvül etmesiyle doğru bir Şark-Garp muhasebesi yapmaya muktedir olamayan bir kısım münevverlerimiz(!) de kendi milli ve dini hüviyetimiz üzerinde gitgide derinleşen bir şüphe doğurmuştur. Bunlar, Batı’daki teknik ve terakki, batıl Hıristiyanlıkla canhıraş bir mücadele sayesinde gerçekleşebilmiş olduğu halde ilk emri “Oku!” olan ve “İki günü birbirine eşit geçen bir kimseyi hüsranda kabul eden” yüce İslam Dini’ni de, körü körüne taklit hastalığının bir neticesi olarak, mani-i terakki göstermeye başladılar. Bu durumu, Ziya Paşa: “İslam imiş pabend-i terakki(Terakkiye ayak bağı,engel) Evvel yoğ idi işbu rivayet yeni çıktı” diyerek ne güzel ifade etmiştir.
Bugün bir çeşit sivil toplum sözleşmesi diyebileceğimiz Akabe Biatı'nda peygamberin, ayetin emri gereği erkekleri olduğu kadar kadınları muhatap alması İslam toplumunda kadının müstakil şahsiyete sahip bir toplum ferdi olduğunun Kur' ani delilidir.
Reklam
295 öğeden 161 ile 170 arasındakiler gösteriliyor.