Bu kitabında Andreyev bolca ironiden yararlanarak, dünyaya gelip, dünyadan çok kısa bir süreliğine nasibini alan bir şeytanın hikayesini anlatıyor. Nasibini alan diyorum çünkü insani duygulara bürünüp -özellikle Maria karakteri üzerinden- uzun uzadıya bize duygularını yazar. İşte bu noktada ben kitabın biraz yaratıcılıktan uzak kaldığını düşünüyorum. Şeytanın dünyaya inmesi gibi bir durumu romanında anlatmayı seçip daha sonrasında onun duygu değişimini bize "aşk" gibi bir konu üzerinden anlatması maalesef oldukça sıradandı. Ki bu sayfalar kendini tekrar ettiği ve yavaş ilerlediği için benim açımdan okuması yorucuydu. Fakat kitabın geneline baktığımda okuduğuma pişman olduğum bir eser değil çünkü birçok yerinde insanın aklındakini kelimelere döküyor. Bundan sonraki kısım *SPOILER* olabilir:
Sonunda da hepimizin aslında kitabın başından beri beklediği o "şeytana bile pabucunu ters giydiren" insan ortaya çıkıp kendini gösteriyor ve aslında dünya üzerindeki kötülük kavramını çok güzel açıklıyor;
"Eğer Şeytan'san da buraya gelmek için epey geç kaldın. Anlıyor musun? Zaten neden geldin ki buraya? Dediğin gibi oyun oynamaya mı? İnsanları yoldan çıkarmaya mı? ... Öyleyse epey geç kalmışsın. Çok daha önceleri gelmen gerekiyordu, artık dünya olgunlaştı, senin yeteneklerine muhtaç değil. Seni böylesine kolayca kandırıp paralarını cebe indirmiş olan kendimden, Thomas Ergo'dan söz etmiyorum. ... Benim şu mütevazı, küçük dostlarıma bak da utan: Böyle etkileyici, korkusuz, her şeyi yapmaya hazır iblisleri senin cehenneminde bulabilir misin? Oysa öyle küçükler ki, tarih sahnesinde bir yerleri bile olmayacak."