Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bu dediklerin bardağı taşıran son damla oldu. Elveda!
Fransız filozof Descartes, söylentiye gö­re, bütün gün yalnız kalıp düşünmek için evindeki büyük kuzinenin içine kapatmış kendini. Akşam kuzineden çıktığında söylediği ''Düşünüyorum öyleyse varım olmuş. Yani ben bir birey olarak varım çünkü düşünen bir varlığım. Ne yazık ki bu yeterli değiİdir. Siz ve ben kendimizi bir düşün­ceden ibaret olarak görmeyiz.
Sayfa 87
·
Puan vermedi
"Düşünüyorum, öyleyse varım" manifestosu.
Descartes açık seçik bilgiye ulaşmada kuşkuyu direkt yöntem olarak belirler. Bu kuşku var olmak için zorunlu bir neden olmalıdır, tıpkı Ben’in Tanrı karşısında, bedenin ise ruhlar âleminde konumlanması gibi var olmak için de var olmanın çelişkisini bütünüyle anlamalıyız. Kuşku duymuyorsam zaten hiçbir şey üzerinde düşünmüyorum demektir. Eğer tüm düşünce kendinde ilkeleri bir araya getirmiş ise sonuçta varlığı yadsınamayacak bir düşünen özne ortaya çıkacaktır. Böylelikle modern düşüncenin kendine sıklıkla referans aldığı bir yöntem ve bilimlerin doğuşuna eşlik eden bir felsefe skolastik bir dünyadan yolunu tamamen ayıracaktır: Kural bir, kesin olarak doğru olduğunu bilmediğim hiçbir şeyi doğru kabul etmemektir; yani aceleci davranma, önyargılardan özenle kaçın ve yalnızca zihninin açık ve seçik olarak gördüğü ve bir daha şüphe duymayacağım şeyleri kendi yargılarına dahil et. Kural iki, ele aldığın her bir zorluğu mümkün olduğu kadar veya onu daha iyi anlaman için gerektiği kadar küçük parçalara ayır. Kural üç, en basit ve bilinmesi en kolay şeylerden başla, en karmaşık şeylere kadar kademeli olarak ilerle, düşüncelerini belli bir düzen içinde yönet; birbirini doğal olarak izlemeyen veya öncelemeyen şeyleri belli bir sıraya göre incele.. Son kural da şu, her aşamada bütünlüklü hesaplamalar ve genel denetlemeler yap ve böylece herhangi bir şeyi unutmadığından emin ol.. İyi okumalar..
Yöntem Üzerine Konuşma
Yöntem Üzerine KonuşmaRené Descartes · İş Bankası Kültür Yayınları · 20202,676 okunma
Reklam
Şimdi hepimiz her şeyden öte tüketiciyiz, tüketici olmak hem hakkımız hem görevimiz. 11 Eylül 2001 saldırısının ardından, George W. Bush Amerikalılara travmayı atlatıp normal hayatlarına dönme çağrısında bulunmuş ve ciddi ciddi "alışveriş yapmaya dönmeleri"ni söylemişti. Toplumsal konumumuzu ve başarılı bir yaşam için verilen rekabet mücadelesindeki skorumuzu belirleyen şey, alışveriş faaliyetimizin düzeyiyle, yerine "yeni ve gelişmiş" nesneleri koymak adına tüketim nesnelerini rahatlıkla atabiliyor oluşumuzdur. Sıkıntılardan kaçınıp tatmin olmak için yürüdüğümüz yolda, karşımıza çıkan tüm sorunların çözümünü alışverişte aramaktayız. Beşikten mezara, marketleri bireysel ve toplumsal yaşantımıza musallat olmuş onca hastalık ve rahatsızlığa deva olacak yahut en azından bunları hafifletecek ilaçlarla dolu eczaneler gibi görecek şekilde tedristen geçirilmekteyiz. Mağazalar ve alışveriş böylelikle gerçek anlamda eskatolojik bir boyut kazanmaktadır. Süpermarketler, George Ritzer'in meşhur deyişiyle, tapınaklarımızdır ve bir ekleme yapacak olursam, alışveriş listeleri dua kitaplarımız ve alışveriş merkezlerinde yürüdüğümüz yollar da hac seferlerimizdir. Dürtülerimizi takip ederek alışveriş yapmak ve yerlerine çok daha çekici ürünler alabilmek için artık albenisini kaybetmiş şeylerden kurtulmak bizi en çok heyecanlandıran duygulardır. Tüketicilerin bütünüyle tatmin olması, yaşamsal bir tatmindir. Alışveriş yapıyorum, öyleyse varım. Alışveriş yapmak veya yapmamak, işte bütün mesele bu.
Sayfa 89 - Ayrıntı YayınlarıKitabı okudu
"başkaldırıyorum, öyleyse varım!"
yalnız başkaldırdığımız sürece insanız-ne melek, ne hayvan. İnsan başkaldırıştır, savaştır.
238 syf.
9/10 puan verdi
·
7 günde okudu
Son günlerine yaklaştığımız yaz mevsiminin sıcak ve nemli bir akşamında, mesai sonrasının mahmurluğuyla büyük bir okuma hevesiyle ilk defa aldım elime "Puslu Kıtalar Atlası'ni". Kitapların giriş ve final cümlelerine olan özel ilgim nedeniyle daha bir özenle okudum ilk cümlesini... Ama beni sükutu hayale uğratan o başlangıçtan sonra
Puslu Kıtalar Atlası
Puslu Kıtalar Atlasıİhsan Oktay Anar · İletişim Yayınları · 202048,5bin okunma
Ayrıca varoluşçuluk, insanın hep kötü yanlarına basıyormuş parmağını, hep düşkünlüklerini anlatıyormuş. Kirli, bulanık, karanlık olanı gösteriyormuş hep. Her yerde bunları seriyormuş gözlerimizin önüne. Gülen güzellikleri, insan doğasının ışıklı, umutlu yanlarını gölgede bırakıyormuş. O kadar ki Katolik eleştirmen M. Mercier'ye göre, varoluşçuluk çocuğun gülümsemesini bile unutmuşmuş. Her iki eleştiriye göre de insancıl (hümanist) dayanışma yokmuş bizde. Kişiyi tek başına ele alıyor, -bunu komünistler söylüyor- bütünden koparıyormuşuz. Çünkü öznellik (subjektif) olarak görüyormuşuz onu; çünkü yalnızca Descartes'ın, "Düşünüyorum, öyleyse varım," sözüne dayanıyormuşuz; çünkü yalnızca kişinin tek başına kendini kavradığı anı göz önünde tutuyormuşuz. Bundan ötürü de yöremizdeki insanlarla bağlantı kuramıyormuşuz; dışımızda yaşayan ve cogito ile yanına varılamayan kimselerle dayanışma gösteremiyormuşuz.
Reklam
303 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Yabancı isimli eserinde her şeye tamamıyla yabancı olan Mersault karakteriyle karşımıza çıkan Camus bu kitabında ise tam tersi bir karakterle karşımızda: Dr. Rieux. Oran kentini veba belası sarmıştır. Bu durum karşısında Dr. Rieux gecesini gündüzüne katarak çalışır, insanların yardımına koşar. Daha sonra gönüllüler de yardıma gelir;keşiş
Veba
VebaAlbert Camus · Can Yayınları · 202020,2bin okunma
368 syf.
5/10 puan verdi
·
7 günde okudu
üçleme buram buram türk dizisi esintileri taşıyor. Nasıl mı? Çok iyi bir konuyla başlayıp, bir türlü bir yere bağlanmayan bir hikaye.. Türk dizilerinde 15 dakika süren bakışmalar gibi sürekli aynı cümleler (acı hissetmiyorum, ben insan mıyım, rüya yok, acı yok, his yok... ) 90 dakika süren dizi bölümleri gibi 30 sayfalık bir bölüm okuyorsunuz, hiç bir olay olmuyor Ve olmazsa olmaz saçma sapan bir son Konu çok ilgi çekici ama yazar hikayeyi oluşturamamış. Sorun aslında tamamen Amerikalıların her şeye üçleme yazma takıntısından kaynaklanıyor. Üçleme yazacağım diye aynı şeyleri tekrar edip durmuş. Bunun yerine 250 sayfalık tek kitap yazsa yetermiş. Kitap yakın gelecekte çokça karşılaşacağımız felsefi ve etik bir tartışma üzerinden gidiyor. Bizi insan yapan olgu nedir? Bedenimiz mi, hislerimiz mi, bilinç mi yoksa ölümlü olmamız mı? Aslında benzer tartışmalar sanayi devriminden bu yana devam etmektedir. O dönemde descartes'ın düşünüyorum öyleyse varım yaklaşımı insan olmayı bilince dayandırıyor hatta hayvanların hiçbir duyguları olmadığı, bu nedenle onlara yapılan eziyetin ehemmiyeti olmadığını söylüyordu. Yazar descartes'ın mekanik yaklaşımını yakın geleceğe taşıyor.
Parçalanmış
ParçalanmışRobin Wasserman · Martı Yayınları · 2018271 okunma
Olmak, zordu. Öğrenmek, bilgi edinmek, bu bilgiyi hikmete dönüştürmek, bu hikmeti merhametle yoğurup yaşanabilir kıvama eriştirmek, bütün bunlar zaman, sabır, feragat ve emek istiyordu. Ama iki boya, bir fırça ve topuklu bir ayakkabı ile 'görüntü'yü kurtardığını düşünüyorsa kişi, hele ki 'görünüyorum, öyleyse varım' modunda yaşıyorsa, niye 'olmaya' çalışsındı ki?
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.