11 Eylül’den sadece günler sonra, bin Ladin ailesi üyeleri dahil, bazı zengin Suudiler özel jetlerle ABD dışına çıkarıldılar. Kimse bu uçuşların yetkilendirilmesini üstlenmiyordu ve yolcular da sorgulanmadı.
Sana bir karşılık vereceğim
toprağı deşen boğuk sesimle
sana bir karşılık vereceğim
amansız kum fırtınası altında
sana bir karşılık vereceğim
birbiri üstüne yığılırken günler
ey taşan suların imkânı
ey taşan suların bekâreti sana
bir karşılık vereceğim.
Sana bir karşılık vereceğim
toprağı deşen boğuk sesimle
sana bir karşılık vereceğim
amansız kum fırtınası altında
sana bir karşılık vereceğim
birbiri üstüne yığılırken günler
ey taşan suların imkânı
ey taşan suların bekâreti sana
bir karşılık vereceğim .
Gelin
bir pazarlık yapalım sizinle ey insanlar!
Bana kötü
bana terkettiğiniz düşünceleri verin
o vazgeçtiğiniz günler, eski yanlışlarınız
ah, ne aptalmışım dediğiniz zamanlar
Ne kadar kötü günler geçirdin, unuttun mu? Ne kadar çok ağladın, hatırlamıyor musun? Ne kadar üzüldü kalbin, Ne kadar titredi ellerin, Ne kadar çok gözyaşı tükettin, anımsamıyor musun? Sen ki o küçücük bedeninde dünyalar kadar büyük savaşlar verdin. Bazen yorganının altında kimse seni duymasın diye sessizce ağladın, ama bazen de seni ağlarken duyacak kimsen bile yoktu. Sen buna rağmen yine de sessizce ağladın, uzaktan bir yerden geçen olur da bir ihtimal seni duyar diye. Sen hep sessizce ağladın, sessizce bağırdın, sessizce yakındın. Çünkü verdiğin tüm o savaşlara rağmen o kadar güzel bir kalbin var ki seni ağlarken kimse duymasın istedin... ama emin ol, ne kadar sessizce ağlarsan ağla bir gün biri senin sesini duyacak. Gözyaşlarını silmek için kendini hapsettiğin karanlığa elini uzatacak,o el senin yüzünü bulacak gözyaşlarını silecek. Çünkü senin öyle güzel bir ruhun var ki şunu unutma, güzel ruhlar asla yanliz kalmaz. Güzel ruhlar her daim birbirini bulur.
Sana bir karşılık vereceğim
toprağı deşen boğuk sesimle
sana bir karşılık vereceğim
amansız kum fırtınası altında
sana bir karşılık vereceğim
birbiri üstüne yığılırken günler
ey taşan suların imkânı
ey taşan suların bekâreti
sana bir karşılık vereceğim.
Yaşıyorsak, acı hep olacak. Ama altında ezilmemeyi öğrenebilir insan. Acısında kaybolmadığı günler dileyebilir gelecekten. Yani kimisi mesela,mutlu olmak için özel bir sebep de aramaz.Mutsuz olmadığını fark etmek yeter mutlu hissetmesine.
Sana bir karşılık vereceğim
toprağı deşen boğuk sesimle
sana bir karşılık vereceğim
amansız kum fırtınası altında
sana bir karşılık vereceğim
birbiri üstüne yığılırken günler
ey taşan suların imkânı
ey taşan suların bekâreti
sana bir karşılık vereceğim.
Aynı şekilde sabırsız umutlarımızla yorgun kısraklarımızı tırısa kaldırarak ulaştığımız şiirsel köy de sokaklarının bayağılığı, sıkış sıkış, ufka karışan evlerinin uyumsuzluğu ve içine nüfuz edermiş gibi görünen mavi sisin dağılmasıyla muğlak vaatlerini hiç mi hiç yerine getiremediği gizli harmonilerini tepeyi aştığımızda tekrar duyurmaya başlar. Ama tıpkı her başarısızlığını tesadüfi ve her defasında farklı bir nedene dayandıran bir simyacı gibi bizler de şimdiki zamanın özünde çaresi olmayan bir kusurun bulunabileceğini aklımızdan bile geçirmeden özel koşulların olumsuzluğunu, gıpta edilen bir durumun yükünü, arzulanan bir metresin kötü karakterini, hazlarla dolu olması gereken bir günde sağlığımızın bozulmasını, yolculukta kötü havayı ya da kötü konaklama koşullarını mutluluğumuzu zehirlemekle suçlarız. Ve her türlü zevki yok eden bu yıkıcı nedenleri ortadan kaldırabileceğimizden kuşku duymayarak, gerçekleşmiş, yani hayal olmaktan çıkmış bir düşün bazen somurtan ama asla hüsrana uğramayan güveniyle hep düşlenen bir geleceğe sığınırız
Tarihçi Herodotos'un MÖ 5. yüzyılda yazdığı üzere Yunanlar önceleri "tanrıların her birinin nereden geldiğini, tüm tanrıların her zaman var olup olmadığını ve dış görünüşlerinin neye benzediğini" bilmiyorlardı. İlk olarak Homeros ve çağdaşı Hesiodos, Helenler için "tanrıların kökenlerini ve soyağaçlarını oluşturmuşlar, onlara takma adlarını vermişler, görev ve becerilerini ayırmışlar ve neye benzediklerini açıkça ortaya koymuşlardır". Öyleyse, ancak MÖ 7. yüzyılda Homeros'un ve Hesiodos'un (Theogonia, İşler ve Günler) büyük destanları aracılığıyla tüm Yunanlar için bağlayıcı hale gelen bir din temeli oluşmuştur. Çok sayıda özel külte sahip bazı yerel tanrılar var olmaya devam etmiş ve bu tanrıların kült efsaneleri sürdürülmüş olsa da üzerlerine entelektüel bir üstyapı inşa edilmiştir. Belirli bir mitolojik sistem oluşmuş ve bu sistemle birlikte de daha büyük bir kesim tarafından tanınabilecek tanrılar ortaya çıkmıştır. Her biri karakteristik (insani) niteliklere sahip, birbirleriyle çok özel ilişkiler sürdüren ilahi üyelerin oluşturduğu Olympos tanrı ailesidir bu.