Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Jack Kerouac Kendini Anlatıyor Ben hayatım boyunca pranga mahkûmiyetlerinden kaçan köksüz bir ağaç oldum. Ne durmayı ne de aynı yolu ileri geri kat etmeyi severim. Bana sorarsanız, gerçek yaşam hiç durmadan dosdoğru denize doğru gitmektir. Öyküler söylemek, öyküler dinlemek, öyküler yaşamak… Benim öyküm de onlardan biri. Her zaman gizlice
Bilim tarihi akla duyulan inanç ve gerçek düşüncesiyle doludur. Copernicus, Kepler, Galileo ve Nevvton'un akla karşı sarsılmaz inançları vardı. Bu nedenle Bruno kazıkta yakılmış, Spinoza ise afaroz edilmişti. Mantıklı düşünce kavramından bir kuramın oluşturulmasına doğru atılan her adımda inanca gerek vardır: Mantıklı bir düşünceye, doğru olabilecek bir varsayıma, en azından geçerliği konusunda herkesin fikir birliğine vardığı kurama inanç. Bu inancın kökleri kişinin deneyimlerinde, düşünce, gözlem ve yargı gücüne olan güvenmede yatmaktadır. Buna karşın mantıklı olmayan inanç, bir otorite ya da çoğunluk onayladığı için kabul edilir. Otoritenin ya da çoğunluğunun fikrini gözüne almadan kişinin üretken düşünce ve gözleminden doğan özgür yargılarında temellenen inanç ise mantıksal inançtır.
Reklam
77 syf.
8/10 puan verdi
Kitaptan alıntı eklemek istedim, ekleyemedim. Satır aralarından yapılacak alıntı, konunun bütününü ifade edemeyeceği için boşlukta kalır gibi oluyordu. Küfr, şirk, dinsizlik kavramlarıyla yola çıkarak Din'in karşısında dinsizlik savaşının olmadığını anlatıyor. Kitaptan bir bölüm size: "Şirk dini tarihte iki şekilde devam etmiştir. Daha önce değindiğim gibi şirk dininin amacı, statükoyu savunmak ve muhafaza etmektir. Tarih boyunca insanların asil olan-olmayan, efendi-köle, sömüren-sömürülen, yöneten-yönetilen ve özgür-tutsak şeklinde iki kısma ayrıldığını görüyoruz. Bunların bir kısmı, yiyecek, içecek, altın ve soy sop sahibi iken, diğerleri herhangi bir şeye sahip değildir. Daima bir millet diğer milletlere egemen olmuş, bir sınıf diğer sınıfa tercih edilmiş ve bir aile diğer ailelere üstün tutulmuştur. Bu durum, statükonun muhafaza edilmesi ve savunulması sonucunu doğurmuştur. Bunun için de her bölgeye ait bir tanrı olmalıdır ki, her ırk ve her hanedan varlığını sürdürebilsin, anlayışı ortaya çıkmıştır." Kitabı çeviren Prof. Dr. Hüseyin Hatemi kitabın önsözünde şunları söylemektedir: Şeriati’nin düşünceleri temelde doğru ve istisnasız iyi niyetle ileri sürülmüş düşüncelerdir. Ne var ki bazı değerlendirmeleri ilk bakışta sarsıcı gelebilir. Böyle bir değerlendirme ile karşılaşıldığında derhal yazar hakkında kötü zanna sahip olunacak yerde; yazının, kitabın veya konuşmanın bütünü değerlendirilirse, yazarın yanlış anlamaları önlemek için sık sık yaptığı açıklamalarla, aynı düşünceye okuyucuyu alıştırdığı ve bu değerlendirmenin ‘belki de’ yanlış olmadığı görülecektir.
Dine Karşı Din
Dine Karşı DinAli Şeriati · Fecr Yayınevi · 20133,857 okunma
Bir hayvan, duygusal donanımı ne kadar incelikten yoksun ve ilkel olsa da özgürlüğe karşı kayıtsız değildir. Esir ve rahat bir hayat sürmektense tehlikeli ve özgür bir hayat yaşamanın daha iyi olduğu, en kaba içgüdüye ait arşivlerin bir yerlerinde kayıtlıdır. Kafeste, hatta daha kaliteli hayvanat bahçelerinin sunduğu “doğal parklar”da bile bir
Bugün, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü. Tarihi Devletler, önceleri, baskıya dayanan bir anlayışla yönetilmekteydi. Bu anlayışa son vermek amacıyla 1215 yılında İngiltere Kralı'na kabul ettirilen bildiri olan Magna Carta, insan hakları kavramının ilk belgesi sayılır. İnsan hakları konusunda yayımlanan bir diğer önemli bildiri ise, Amerika'da
1000 Kitabı keşfedeli yaklaşık 1,5 yıl oldu. Şahsım adına kitapları sevdiğimi, okumaktan zevk aldığımı düşünen biri olarak böyle bir oluşumu gördüğümde çok sevindim. Bir çok arkadaşıma anlattım ve bir çok arkadaşımın üye olmasına vesile oldum. Çünkü platform çok güzel, bol bol kitap oluyor, okuduğun kitapları takip ediyor, diğer okurların okuduğu,
Reklam
Özgürlük
Ünlü yazar ve fikir insanlarına "özgürlük" hakkında neler düşündüklerini sordum. Birbirinden etkileyici cevaplar aldım. Siz de merak ettiyseniz buyrun. Atatürk: "Ancak hür fikirlere sahip olan insanlar vatanlarına faydalı olabilirler ve onlardır ki vatanlarını kurtarıp muhafaza etme kudretine malik olurlar." Albert Camus: "Ateşten ve yiyecekten yoksun bir insan için özgürlük, hiç de acelesi olmayan bir lükstür." Goethe: "Aşkım için herşeyden vazgeçerim, fakat özgürlüğüm için aşkımdan da vazgeçerim." Bediüzzaman: "Ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam." Karl Marx: "Bir kimsenin özgür olarak gelişmesi, herkesin özgür olarak gelişmesinin şartıdır." Yılmaz Güney: "Bir köle olarak yaşamaktansa, özgürlük savaşçısı olarak ölmek daha iyidir." Malcolm X: "Eğer uğrunda ölmeye hazır değilseniz, 'özgürlük' kelimesini lügatınızdan çıkarın." Mevlâna: "Kır oğul zinciri; hür gez, hür konuş, Yok mu altından gümüşten bir kurtuluş?" Diyojen: "Yeryüzünde en iyi şey nedir? diye soranlara, 'Hür olmak' diye cevap verdi." David Hume: "Özgürlükler genellikle aniden değil yavaş yavaş yitirilir." Benjamin Franklin: "Özgürlükler nerede ise benim ülkem orasıdır."
168 syf.
7/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Kitapta ilk dikkat çeken şey ismi: Otomatik Portakal. Kitabı şimdiye dek okumamış olsam da, Kubrick'in çok söz edilen sinema uyarlamasını izlememiş olsam da eserin içeriğinin 'Otomatik ve Portakal' ile nasıl bir ilişkisi olabileceğini hep merak etmişimdir. Bunu artık biliyor olmak güzel bir duygu. Kitap, üç beş kişilik genç serserilerin
Otomatik Portakal
Otomatik PortakalAnthony Burgess · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 200991,8bin okunma
İnsanın belki bir şey görürüm diye, ara sıra çit aralığından dünyaya baktığı olur; ama görüp göreceği, göğün ufak bir parçası, bir de yabani otlar sarmış yüksek, toprak bir tabya… Nöbetçiler tabyanın üstünde gece gündüz aşağı yukan dolaşırlar. Yıllann geçeceğini, senin hep böyle gelip ancak bir çit aralığından etrafı seyredebileceğini, hep aynı tabyayı, aynı nöbetçileri, aynı küçücük gök parçasını, ama tutukevi üstündeki göğü değil de başka, uzaktaki özgür göğün bir parçasını göreceğini düşüneceksin. Gözünüzün önüne iki yüz adım boyunda, yüz elli adım eninde kocaman bir avlu getiriniz. Bu düzgün olmayan altı köşeli avlu, yüksek kazıklar arasıma çekilen bir çitle çevrilmiştir. Toprağa derince gömülmüş olan bu çitin uzun uçlan sivri kazıklarının köşeleri birbirine bitişiktir. Kazıklar enli tahta parçalanyla birbirine eklenmiştir. İşte bu, tutukevinin dış duvarıdır. Duvarın bir yanında, her zaman kapak, nöbetçilerin gece gündüz bekledikleri sağlam, çift kanatlı bir kapı vardı. Kapılar, tutuklular çalışmaya gönderildiği zaman, verilen buyrukla üzerine açılırdı. Bu kapının öte yanında aydınlık, özgür bir dünya vardı; orada insanlar normal hayatlarını sürdürürlerdi. Ama duvarın bu yanındakiler için o dünya, yalnız bir masaldan ibarettir. Burada bambaşka, hiçbir yere benzemeyen bir dünya vardı. Kendilerine göre yasalar, kendilerine göre elbiseler, ahlâk ve âdetler ve ölü diri bir ev… Hiçbir yerde olmayan hayat, bambaşka insanlar.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.