Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sol Düşünce
Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının canlarıyla, Nazım Hikmet ve Doktor Hikmet gibi fikir insanlarının fikirleri ve kelimeleriyle bayraklaşan sol düşünce; Cumhuriyet tarihinin en etkili düşünce yapılarından birisi olmuştur. Meşrutiyet yıllarından başlayarak bu topraklar üzerinde sürekli gelişen sol düşünce, Köy Enstitüleri sayesinde en parlak
Türkiye, aslında âşığı olduğu bu topraklar acılarına acı katmıştır Tezer'in. Din kökenli ilkellik, resmî ideolojinin sarmalında özgür aklı boğmuştur bu ülkede.
Reklam
232 syf.
·
Puan vermedi
·
23 saatte okudu
...12 Aralık sabahında,yolcular rıhtıma alındılar ve hiç beklemedikleri çok büyük bir şok yaşadılar. Döküntü halindeydi... Güvertesi alsa alsa,en fazla 100 kişiyi zor sığdırırdı.Bırakın insan taşımayı,görünüş olarak hayvan nakliyesi için bile uygun olmadığı hemen anlaşılıyordu ' ' Kandırılmalarına rağmen bu enkaz'la yolculuğa çıkmaya karar verdiler.Nede olsa Kutsal topraklar'a erişildiğinde özgür,mutlu,huzurlu ve de en önemlisi "Yahudi" olduklarını saklamalarına gerek kalmadan,bundan hiç utanmadan yaşamayacaklar mıydı... ' ' Zülfü Livaneli'nin serenad Kitabı'nı okuduktan sonra aklımda en çok Struma gemisi kalmıştı.Bu kitapla birlikte aklımdaki tüm sorular cevaplanmış oldu.Yolculara ve struma gemisine ait tüm detaylar tarihleriyle birlikte çok güzel anlatılmıştı.Struma'nın hüzünlü hikayesini merak edenler Bu belgesel niteliğindeki kitabı okumalı.
Struma
StrumaHalit Kakınç · Destek Yayınları · 2012757 okunma
Bildiğiniz üzere yüzyıllar önce kiliseler cennetten topraklar satıyorlardı. Cahil halk ise, “ölünce cennette yerimiz hazır olsun” diye bu oyuna alet oluyor, böylece papazlar ve kilise zenginleşiyordu. Ancak herkes öyle değildi. Bunun bir kandırmaca olduğunu, cennetten toprak satın alınamayacağını söyleyen Martin Luther mahkemeye çıkarılmıştı. Yargı, o zamanlar da dini kullananların elinde oyuncaktı. Duruşma sırasında Martin yargıçlara seslendi; “Milleti cehennemle korkutup, cenneti para karşılığı satıyorsunuz. Sıkıysa cehennemi satsanız ya?” Yargıçlardan biri sordu: “Cehennemi kim alır ki?” Martin Luther “ben alıyorum, neyse parası vereyim” dedi. Yargıçlar cehennemi Martin’e bedava verdiler! Duruşma sonunda Martin kapının önüne çıktı ve duruşma sonucunu merak eden binlerce kişiye seslendi: “Cehennemi satın aldım, benimdir. Bundan sonra oraya kimseyi almayacağım, korkmayın!” Cehennem korkusu kaybolan halk böylece kilise baskısından kurtulmuştu. Bundan sonra halk özgür beyinlere sahip olmaya başladı.
- Dinle. Günün birinde İngiltere'de İngiliz parlamentosu kalkar da İngiliz halkını haktan, özgürlüğün ve refahından yoksun bırakırsa buna İngiliz halkı ne kadar apışıp kalacaksa, Rus halkı da, kendisine özgür hakları, refah ve mutluluk verildiği gün, o kadar apışıp kalacaktır. Özgürlükle ne yapacağını bilmeyecektir Rus halkı. Belki hiç de kabul etmeyecektir. Çünkü Rus halkı ona yabancıdır. Rus halkını yöneten güçtür. Sen buna ideoloji diyorsun; fakat bu ideolojinin, kırbaç, sopa, değnek ve kamçının ucuna bağlı olduğunu görmüyorsun. Bu, zaten dün ve bugün olmuş bir şey değildir. Tarihin her devresinde Rus halkını idare eden güç oldu, güçtür ve güç olacaktır. Kırbacın ucuna bağlı ideoloji iyi bir ideoloji mi, kötü bir ideoloji mi? Ne fark eder! Bu kırbacı ben kendi vücudumda, başkalarının vücutlarında şaklarken gördüm ve hissettim. Sesimizi çıkardık mı? Yok! Çıkarmadık. Neden? Çünkü biz dövülegelen bir milletiz. Yabancılar bizi dövmezse biz kendi kendimizi döveriz.
Sayfa 104 - Ötüken Yayıncılık
342 syf.
9/10 puan verdi
1. BÖLÜM: DUA EDENLER, SAVAŞANLAR VE ÇALIŞANLAR Yazar, bölüm girişinde Ortaçağ’ı anlatan kitapların bu dönemi yanlış aksettirdiklerine değinerek feodal toplumun üç sınıftan meydana geldiğini belirtiyor. Bunlar; dua edenler (kilise mensupları), savaşanlar (askerler) ve çalışanlardır (köylüler/serfler). Çalışan insanlar, kilise sınıfıyla askeri
Feodal Toplumdan Yirminci Yüzyıla
Feodal Toplumdan Yirminci YüzyılaLeo Huberman · İletişim Yayınları · 2016674 okunma
Reklam
Cehennemi Satın Alan Adam!(hala Almanya'da kiliseler büyük toprak sahibi 2014)
Bildiğiniz üzere yüzyıllar önce kiliseler cennetten topraklar satıyorlardı. Cahil halk ise, “ölünce cennette yerimiz hazır olsun” diye bu oyuna alet oluyor, böylece papazlar ve kilise zenginleşiyordu. Ancak herkes öyle değildi. Bunun bir kandırmaca olduğunu, cennetten toprak satın alınamayacağını söyleyen Martin Luther mahkemeye çıkarılmıştı. Yargı, o zamanlar da dini kullananların elinde oyuncaktı. Duruşma sırasında Martin yargıçlara seslendi; “Milleti cehennemle korkutup, cenneti para karşılığı satıyorsunuz. Sıkıysa cehennemi satsanız ya?” Yargıçlardan biri sordu: “Cehennemi kim alır ki?” Martin Luther “ben alıyorum, neyse parası vereyim” dedi. Yargıçlar cehennemi Martin’e bedava verdiler! Duruşma sonunda Martin kapının önüne çıktı ve duruşma sonucunu merak eden binlerce kişiye seslendi: “Cehennemi satın aldım, benimdir. Bundan sonra oraya kimseyi almayacağım, korkmayın!” Cehennem korkusu kaybolan halk böylece kilise baskısından kurtulmuştu. Bundan sonra halk özgür beyinlere sahip olmaya başladı ve Almanya aydınlanması 500 yıl önce böylece sıradan ve çok akıllı bir olayla başlamış oldu.
448 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Kitabı, başlangıcından itibaren ele almamız gerek. Osmanlı için yazılan kitaplarda direkt olarak Padişah ve hikayelerine girişler yapılıyor ve bunu yapanların çoğunu da okurken insan ister istemez hani güzel bir başlangıç bekliyor. Bu kitap oan sahip. Güzel bir önsöz, hem Bizans, hem Osmanlı, hem Batılı hem de Günümüz tarihçileri kâle alınarak
Osmanlı Padişahları
Osmanlı PadişahlarıAhmet Seyrek · Tulpar · 201530 okunma
Yazarlara sormuşlar: Hangi kitaplar kıyametten sonraya kalsın? Kıyamet de kopsa, yer yerinden de oynasa ve yeryüzünde yaşayan tek canlı olarak siz de kalsanız, yalnız değilsiniz. Bir yanınızda Dostoyevski bir yanınızda Mevlana ve daha kim bilir kimler olacak…:))) Norveç’in Svalbard Adası’na kurulan “Kıyamet Ambarı”ndan sonra şimdi de bir
Barbarların istilasına uğramış olan bu bakir topraklar kısa sürede kirletildiler. Yaşanmaz hale getirildiler. Bu uçsuz bucaksız topraklar üzerinde, arılar, atlar ve çiğ taneleri kadar temiz, özgür insanlara jenosit uygulandı, kökleri kurutuldu. Zaten buraya ilk gelenler ya hapishane kaçağı mahkûmlar, ya maceraperestler, ya Avrupa engizisyonundan yaka silken hacılar veya zengin olma hırsıyla gözü dönmüş muhterisler olmuştu. Onlar da, bu toprakların zenginliklerini hortumlamak için ellerinden gelen hiçbir şeyi arkalarında bırakmamışlardı. İçinde kaybolduğum, görkemli gökdelenlerin her tarafa kurşun gibi döktürüldüğü kentin, herhangi bir aralığından, karşı kıyıları gözden geçirirken, hem bu topraklara yerleşmiş beyaz adamı küçümseyebilmek için kafamda başka gerekçeler oluşturuyor, hem de bir yandan karşımda görünen Ark’ın ayaklarının acaba nehrin iki kıyısı arasına mı, yoksa tek kıyı üzerine mi yerleştirilmiş olduğunu kestirmeye çalışıyorum.
Reklam
"Muhakkak ki özgür düşünmenin hoş görülmediği, yasaklandığı bir dönemde yaşıyoruz. Daha doğrusu düşünmeyi, düşünenleri sevmiyoruz. Yasalarla filan ilgisi yok bu baskının. Çünkü özgür düşünmekle yasalara karşı gelmenin bir ilgisi yok. Bugüne kadar bütün arkadaşlarımda dikkat ettiğim şu: Kimse kendi görüşlerine uymayan ya da rahatını kaçıracak bir söz duymak istemiyor ağzımdan. Baskının kaynağı buradan doğuyor gibi geliyor bana. Bizde, herkes doğrusuu bilsin bilmesin, alıştığına ters gelen düşünceyi karşısındakine yasaklıyor."
Sayfa 396Kitabı okudu
519 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.