Ahmet Altan Ahhh ahh diye başlayacağım. Öyle muhteşem cümleler kurulmuş ki kitapta ben en iyi eleştiri cümlelerini de yazsam basit kalacak besbelli. Öncelikle Ahmet Altan beni her kitabında şaşırtmayı başarıyor. “Aşk”ı , İnsanları,insanların duygu durumlarındaki değişiklikleri, ihtirası beyaz bir kağıda yazılmış siyah bir mürekkeple nasıl bu kadar rengarenk anlatabilmiş yazar, hayran olmamak elde değil. Şaşırdığım bir başka nokta da Şeyh Efendi ağzından yazılmış tasavvufi cümleler. Çok sevdim. Kitapta Balkan savaşları, o dönemdeki Osmanlı’nın durumunu da okuyoruz elbette. Ama nasıl desem öyle şık yerleştirilmiş ki kurgu bu nereden çıktı demiyorsunuz. Hiç kusur yok. Mükemmel. Okunması şart. Edebiyata doyacaksınız.
Pekçok çocuk gelişim kitabı okudum. Malum anneyim ve en doğru biçimde çocuğuma yaklaşmak gayesindeyim. Öncelikle bu işin kitaplarla olmadığını da biliyor ve savunuyorum. Çünkü çocuğunuzun bir sistemi var ve bir şekilde siz de kitabi davranamıyırsunuz. Ya da özellikle çalışan anneler için çocuğunuz zamanının yüzde yüzünü sizinle geçirmiyor. Bu kitap aslında size taktikler veren öyle yapın böyle yapın diye ahkam kesen bir kitap değil. Yazar salt bilimsel gerçekleri ve sonuçlarını ortaya koymuş. Bunu yaparken de akademik kavramlara boğmayan yalın bir dil tercih etmiş. Altını çize çize, kendimden çok şey bularak okuduğum keşif dolu bir kitaptı benim için.
Bu kitaba çok geç kalmışım. Bu kadar kısacık bir roman nasıl bu kadar dolu olabiliyor, harika. Keşke bitmeseydi. Olaylar içerisinde olaylar okusaydık.
Samimi dili, yalınlığı muhteşem. Okunması şart bir kitap.
Bu kitabın ne kadar uzun süre etkisinde kaldım, bilmiyorum. Yıllar önce okudum belki 10 yıl önce ancak hala capcanlı zihnimde. Heyecanla asla bitmesin diye diye okudum. Nitekim bitmedi de. Öyle havada sallandı, kaldı. Bu bir benzetme değil, kitap hakikaten bitmiyor. Zaten son bölümde de açıklıyor yazar bu kitabın bir el yazmasının çevirisi olduğunu ve bitmediğini. Neden yazar bir son yazmadı kitaba bilemem ama her seferinde kitaba başka bir son yazmak da hoşuma gitmedi değil.
Herkes kendi hayatını yaşar, herkes kendini yaratır. Ama insanı, kendisine götüren köprü çok incedir, çok dar. Bir tek kendisinin geçmesine izin verir. Kan bağı bir imtiyaz değildir bu yolculukta.
Dura Mater Evettt, geldik üçlemenin sonuna. Şimdi ne desem nereden başlasam nasıl bitirsem eksik kalacak bu kitaplar için. Öncelikle kesinlikle okunması gereken kitaplar. Çok farklı bir okuyucu deneyimi olacak, şüphe yok. Fakat birinci kitaptan son kitaba bazı noktaları da eleştirmeden edemem. Birincisi ilk kitabın ilk 150 sayfası. Ne okuduğumuzu