Sarayın etrafındaki beş on kişi hariç; ordu, memur, halk, herkes, sabah akşam onu düşünüyor. Onun fenalıklarını... Memlekette iki ses var: Padişahım çok yaşa! Kahrolsun Abdülhamit!
Kendime ilk defa ne zaman Türk dediğimi pek hatırlamıyorum. Bizim çocukluğumuzda Türk "kaba ve yabani" demekti. İslam ümmetinden ve "Osmanlı" idik. İlmihallerde baș dersimiz din ile milliyetin bir olduğunu öğrenmekti.
Vatan sözü yasaktı. Onu ben büyüyüp de Namık Kemal'i okuduğum günlerde kitapta gördüm. Kulağımla ancak Meşrutiyet'te duydum. Padişah kullarıydık. Okul çıkışlarında her akşam sıraya girer, "Padişahım çok yaşa" diye bağırırdık.
"Ömrümüz, padişahım çok yaşa diye bağırmakla geçti. Hocalarımız kim çok bağırırsa ona verirlerdi numarayı. Bu yüzden biz el öpmeye, etek öpmeye alıştık. Fikret, padişaha kafa tutan bir şair. İşte o büyük şair bize bırakıyor yarınları."