O ilk toplantıda plana oy verirken biz de o kadar masum değildik. Ortaya döktükleri zırvanın iyi bir şey olduğuna inandığımızdan değildi. Bizim de başka nedenimiz vardı ama bu zırva hikâye, asıl niyetimizi kendimizden ve ötekileriden saklamamızı sağlıyordu. Bu sayede, itiraf etmekten utanacağımız bir şeyi iyilik diye yutturmuş oluyorduk. Buna oy verenlerin hepsi, kendinden daha yetenekli insanların kârından pay alacağını umdu. Kişi ne kadar zengin ya da zeki olursa olsun hep kendinden daha zengin ve daha akıllı birilerini gözler durur. Bu plan ona, kendinden iyi olan o kişinin servetinden ve beyninden bir parça getirecekti. Bu arada kendinden yukarıda olanların parasından da hak etmediği paylar alabilecekti. Daha aşağıdakilerin de hak etmedikleri bir şeyler alacağını unutuyordu. Kendisi nasıl yukarıdakileri soyup dımdızlak bırakmaya niyetleniyorsa daha aşağıdakilerin de onun için aynı şeyi düşündüğünü unutuyordu. İhtiyacı nedeniyle onun da patronu gibi limuzin arabaya bineceğini hayal eden işçi, her dilencinin de ihtiyaç nedeniyle onun evindeki buzdolabını talep etmeye hakkı olduğunu aklına getirmiyordu. Oy verirken asıl amacımız oydu. İşin aslı oydu.