Her birimizin önüne konan hayat planı 25 yaşına kadar okullara gidip eğitilmek. Sonuç ne peki? Ülkesi dışında hiçbir ülkeye gidememiş, anadili dışında hiçbir dil konuşamayan biri olmak. Bunlar bir yana yıllarca süren eğitimlerden sonra işe girememek. Peki tüm bunlar ne için? Dünyada doğup Dünyayla iletişime geçemeden, gidip konuşamadan, gezip göremeden kendi sokağımızda doğup büyüyüp ölmek için mi?
Sayfa 65 - Destek YayınlarıKitabı okudu
Güzel bir araştırma
Öldürmeyi, zevk ve skor olarak oyucularına geri döndüren şiddet içerikli video oyunlarında bir patlama yaşanıyor. Peki bu sistemli bir seferberliğin veya bir kötü niyetin tezahürü olabilir mi? Nefesinizi tutun, Birinci ve ikinci cihan harplerinde ABD ordusunda ateş hattında yer alan askerlerin ancak yüzde on beş ila yirmisinin silahlarını ateşlediği, Marshall istatistiği ile kayıtlara geçmiş. Bu fire, savaş mekanizması için büyük bir kayıp. İnsan büyük savaşların ortasında dahi insanı öldürmekten imtina ediyor. Sonra ABD'de bir gizli el önce televizyon, sonra bilgisayar ekranlarında insan öldürmeyi yaygınlaştırıyor, bir tür Pavlov'cu koşullanmayla, öldüren kişinin bir suçluluk değil bir zafer hissiyle tanışmasını sağlıyor. Öldürme eylemi suçluluk hissinden arındırılıyor. Toplum başkasının acı ve ıstırabına duyarsızlaştırılıyor. Sonuç: ABD ordusu Kore'de karavana atış oranlarını çok düşürüyor, Vietnam savaşında ise karavana atış neredeyse yüzde üçe iniyor. Amerikan askeri, şiddet içerikli film ve oyunlarla gözünü kırpmadan öldürmeyi öğreniyor. Bugün ekran şiddetiyle sokaktaki şiddeti ilişkilendiren 1.000'in üzerinde bilimsel çalışma var.
Sayfa 275Kitabı okudu
Reklam
Biz var ya, biz sevemeyiz küçüğüm. Aşk, yanılsamaların en tensel olanıdır. Dinle: Sevmek, sahip olmaktır. Peki, sevdiğimiz zaman neye sahip oluruz? Bir bedene mi? Bedene sahip olmak için maddesini kendimize mal etmemiz, onu yememiz, içimize sindirmemiz gerekir... Olmayacak şey ama, tut ki oldu, bu bile geçicidir, çünkü bedenimiz de devinir, dönüşür, hem biz kendi bedenimize değil, sadece onun verdiği duyguya sahibizdir; ve ayrıca sevdiğimiz o bedeni bir kere ele geçirdik mi o bizzat biz olur, bir başkası olmaktan çıkar ve öteki varlığın yok olmasıyla aşk da biter. Peki, ruh bizim midir? –Sessizce dinle beni. Hayır, değildir. Kendi ruhumuz bize ait değildir. Hem zaten, bir ruha nasıl sahip olabilirsin? Bir ruhla bir ruh arasında dipsiz bir kuyu vardır: birer ruh olmalarının kuyusu. Öyleyse, sonuç olarak neye sahibiz? Bizi sevmeye iten ne? Güzellik mi? Sevince güzelliğe sahip olur muyuz? En vahşice, en baskıcı şekilde sahiplenerek, bir bedenin nesine el konabilir? Ne o bedene, ne ruhuna, hatta ne de güzelliğine. Zarif bir bedene sahip olmakla güzelliği saramazsın, sadece hücrelerden oluşan, yağlı bir bedeni kucaklayabilirsin; öpüşme bir ağzın güzelliğine değil, ölümlü mukozadan olma dudakların nemli etine değer; cinsel birleşme bile basit bir temas, samimi bir sürtünmedir, ama gerçek bir iç içe geçme, bir bedenle bir başkasının iç içe geçmesi bile değil. Öyleyse neye sahibiz, evet, nedir sahip olduğumuz?
Peki kimdi bu adamlar? çoğu hayalperest olmasının yanında kaybedilen toprakları geri almak bağımsız olmayan bütün halkları özellikle afrika, asya ve Ortadoğu'daki bütün halkları emperyalistlere ve sömürgecilere karşı örgütlemek ve bağımsızlığını kazanmaları için teşkilatlandırmak istiyorlardı. İngilizlerin ve Fransızlar son yıllarda Osmanlı topraklarında casusluk faaliyetlerini yaygınlaştırmışlardı. Teşkilat ise faaliyet alanlarını öyle bir arttırmıştı ki çoğu İngiliz muhbirini yönledirecek bilgi ve kapasitesiye ulaşmışlardı. Peki bu adamlar bügun yaşasaydı neler yapabilirdi? İlki her ne sebeble olursa olsun "MUSUL VE KERKÜK"ün statüsünü yeniden gündeme getirir, ulusun bütün dikkatini bu yöne çevirirdi. İkincisi " Nahçıvan Özerk Bölgesini" Tamami ile kendi yönetimine bağlanmasını talep eder,(İran) bu sayede ortaasyada ve uzak Asya'da Çin yayılmacılığını durdurmak için tüm halkları örgütlerdi. Üçüncüsü Yunan yayılmacılığını önlemek için anlaşmalarla silâhsız statüsü kazandırılan adaları yeniden aynı statüde kalması için dünya kamuoyunu harekete geçirirdi. Kıbrıs tsmamı ile ilhak edilirdi. Filistinde 7. Ordunun yeniden kurulması için diplomatik girişimler başlatılır tüm İslam dünyası hharekete geçirilirdi. Tüm Afrika kıtası yıllardır doğrudan yada dolaylık sömürülmekte. Bunun için tüm kıtada yeniden ayaklanmalar başlatılırdı. İşte bu adamlar bu derece hayalperestti ve sonuç devlet mondrosa mahkum edildi.
Sayfa 59
Yazarın ya sadece bir eğlence üre­ticisi ya da bir propaganda çizgisinden diğerine bir laternacının akları değiştirdiği kolaylıkta geçebilen, satılık ve otomatiğe bağlamış bir kalem olduğunu varsayıyorlar. Peki, sonuç olarak nasıl oluyor da kitaplar yazılıyor? Oldukça düşük bir seviyenin üstünde yer alan yazın, insanın deneyimini kaydederek çağdaş­larının görüşlerini etkileme çabasıdır. İfade özgürlüğü söz konu­su olduğunda ise bir gazeteci ile en "gayrisiyasi" kurmaca yazarı arasında fazla bir fark yoktur. Yalan yazmaya ya da kendisine önemli gelen haberleri sansürlemeye zorlandığında gazeteci öz­gür değildir ve özgür olmadığının bilincindedir. Kurmaca yaza­rıysa, kendi bakış açısından bakıldığında birer gerçek olan öznel duygularını çarpıtmak zorunda bırakıldığında özgür değildir. Anlatmak istediğini daha açık kılmak için hakikati çarpıtabilir ya da karikatürize edebilir, ama kendi kafasındaki manzarayı yanlış yansıtamaz; inanmadığı şeye inandığını, beğenmediği şeyi beğendiğini inanarak söyleyemez. Bunu yapmaya zorlanmasının yegane sonucuysa yaratıcılık yetisinin solmasıdır. Aynı şekilde, tartışmalı konulardan uzak durarak da sorunu çözemez. Tümüy­le gayrisiyasi olan bir yazın yoktur, özellikle de bizimkisi gibi doğrudan siyasi türden korkuların, nefretlerin ve sadakatlerin tüm insanların bilincinin yüzeyine yakın olduğu bir çağda. Tek bir tabunun bile aklı tamamen felç edici bir etkisi olabilir, çünkü serbestçe peşinden gidilen herhangi bir düşüncenin yasak düşün­ceye götürmesi tehlikesi her zaman vardır.
Pizarro : "Hristiyanlık alemindeki hiçbir yol bu medeniyetin yollarının ihtişamıyla boy ölçülemez." İnka medeniyetini gözleri altın bürümüş bir avuç haydut yıkıyor sonuç elde koca bir pişmanlık peki ders alınıyormu bu olaylardan?
Sayfa 155 - Timaş, Roger Garaudy, Cemal Aydın, inka,Kitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.