Kalp plastik gibidir, azıcık zorlaşan kabarır, ama aşırı bir zorlama onu patlatmaz. Tuhaftır ama bazen de hiç denecek kadar, az bir şey onu sıkarsa, kırılmaya yeter.
Bir ruh, düşmanlıkla baktığı bir ruha fayda sağlayamaz. Ruh ruhun düşmanlığını görür. Kalp kalbin halini hemen hisseder, düşmanlık hissetti mi, artık sana kapıları kapatır. Sen istediğin kadar kibarlık göster, karşındaki kalp, senin kalbindeki nefretin kokusunu alıverir, yüzündeki tebessümün sahte olduğunu anlayıverir. Ruhu aldatamazsın. Ruh
Sayfa 263 - İz YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Tıpta "plastik cerrahi" diye bir alan var. İnsanı iç güzelliği, kalp safiyeti, diğergâmlığı, takva ve ahlakı ile değil, sadece beden özellikleri ile değerlendiren "kaporta medeniyeti", vücudunda cerrahi müdahaleye uğramayan nokta kalmamış dışı cilalı içi çürümüş insan tipi üretmekle meşgul... Haris, bencil mütekebbir, kişiliksiz, haya ve ahlak fukarası, edepten bînasip, şefkat ve merhamet yoksunu ama "güzel" ve "yakışıklı" tiplere özendirilen nesillerin oluşturduğu bir toplumun çürümesinden daha doğal ne olabilir?
Tıpta 'plastik cerrahi' diye bir alan var. İnsanı iç güzelliği, kalp safiyeti, diğergamlığı, takva ve ahlakı ile değil sadece beden özellikleri ile değerlendiren 'kaporta medeniyeti' vücudunda cerrahi müdaheleye uğramayan nokta kalmamış dışı cilalı içi çürümüş insan tipi üretmekle meşgul. Haris, bencil, mütekebbir, kişiliksiz, haya ve ahlak fukarası, edepten bînasip, şefkat ve merhamet yoksunu ama 'güzel' ve 'yakışıklı' tiplere özendirilen nesillerin oluşturduğu bir toplumun çürümesinden daha doğal ne olabilir?!
Nottingham Üniversitesi Tıp Okulu'nun diseksiyon salonundayız. ''Dokun'' diyor bana Dr. Ben Olivere ve dikkatimi bir erkek kadavrasının üst göğüs bölgesindeki gevşek bir boru parçasına çekiyor. Borunun tatbikat amaçlı kesildiği kesin. Ben eldivenli parmağımı borunun iç kısmına daldırıp dokuyu hissetmemi söylüyor. Söylediğini yapıyorum: pişmemiş hamur izlenimi veriyor bana sanki bir canneloni silindiri gibi. Ne olduğuna dair hiç bir fikrim yok. ''Aort'' diyor Ben, gurura benzer bir ifadeyle. Cidden şaşırıyorum. ''Öyleyse buda kalp mi?'' diye soruyorum, hemen yanındaki biçimsiz topağı işaret ederek. Ben başıyla onaylıyor. ''Bunlar da karaciğer, pankreas, böbrek, dalak.'' Karın içindeki organları sırayla işaret ediyor ve kimi zaman birini kenara çekerek, altında ya da arkasında kalan organı ortaya çıkarıyor. Bunlar eğitim amaçlı plastik maketler gibi sabit ve sert değil: aksine kolaylıkla sağa ve sola oynayabiliyorlar. Gördüklerim belli belirsiz su balonlarını çağrıştırıyor. Bölgede başka bir sürü şey daha var: birbirine dolanmış kan damarları, sinirler ve tendonlar, metrelerce bağırsak. Hepsi sanki gelişi güzel bir araya getirilmiş, bir zamanlar insan olan bu zavallı, isimsiz şahıs sanki kendisini telaşla apar topar paketlemiş gibi. Bu karman çorman bölmenin karşısında hareketsiz bedenin bir zamanlar oturup kalkmasını, düşünmesini, gülmesini ve yaşamasını mümkün kılan işlevleri nasıl olup da yerine getirdiğini gözümde canlandırmak olanaksız geliyor o an.
Sayfa 160 - DOMİNGO YAYINLARIKitabı okudu
Kalp plastik gibidir, azcık zorlarsan kabarır, ama aşırı bir zorlama onu patlatmaz. Tuhaftır ama bazen de hiç denecek kadar az bir şey onu sıkarsa, kırılmaya yeter.
Reklam
Geri16
70 öğeden 61 ile 70 arasındakiler gösteriliyor.