Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.7
n.
n.
@pskneslihand
iyyü|psikoloji
İstanbul
2000
151 okur puanı
Mayıs 2021 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Okuma Hedefleri
kitabı okurken martin eden ile robinsonu aynı adada hayal ettim ahahah şahane olurdu!
alışagelmiş yaşam standartlarını reddedip ailesine karşı çıkıp dünyaya açılan bir robinson ve başına gelenlerden oluşan bir kitap.
robinson dünyayı gezmek, denizlere açılmak hayaliyle evden kaçtı. daha sonra geçirdiği bir gemi kazasıyla ıssız bir adaya düştü,
Bu kitabı yetersiz hissettirilen bütün çocuklar için kaldırıyorum.
Kitabı kapattığımda birine sarılıp uzun uzun ağlama ihtiyacı hissettim.
“Kan başka bir şeydir baçem.” ne doğru ama… Hasan ve Emiri aradan yıllar geçmesine rağmen birbirine bağlayan şey buydu. Ben yaşadıkları onca kötü şeye rağmen bir kez bile olsa yüzleşmelerini şöyle sıkı sıkı
Baba… Kimileri için bir lütuf ilken kimileri için buruk bir yutkunma sebebi olabiliyor. Kimilerinin ise hiç tatmadığı bir duygu.
Kafka mizacının 4 olması sebebiyle kendimle çok yakınlık kurduğum bir yazar oldu, öyle ki kitaplarından biri dönüm noktam dediğim 3 kitaptan 3. olmaya hak kazandı.
Babaya Mektup kitabını özellikle şu dönemde seçmenin
Okur Takip Önerileri
Freud der ki; ‘İnsanlar sizi eskisi gibi kullanamadıklarında, değiştiğinizi söylerler.’
Gregor Samsa, bir sabah böceğe dönüşümüyle uyandı. Neden bir kelebek değil? Ya da bir tavşan? Bir böcek kadar değersiz, ezik hissettirildiğinden olabilir mi?
Gregor Samsa bir sabah uyandığında kendini bir böceğe dönüşmüş halde buldu. Bu haldeyken ailesine karşı sorumluluğunu yerine getirmek için işe gitmek üzere yatağından çıkmaya çalışıyordu. İnsan bu haldeyken dahi neden başkalarını düşünüyor, o başkaları ailesi dahi olsa? Kendine gel Gregor! diye haykırdımsa da o bunu hiç duymadı. Ailesi bu durumu hemen kabullenip Gregor’un yiyeceklerini sahi durumuna uygun hale getirmeye başladılar, hiç mi endişelenmediler? Abisini çok seven Grete bile en sonunda Gregor’a olan saygı ve sevgisini tamamen yitirdi. Neden? Çünkü Gregor artık eve maddi destekte bulunmak bir yana odasını temizleyemeyecek kadar acizdi. Ailen bile olsa insanların eline düşmeyegör bir böcek kadar değersiz, önemsizsin. Bence o böcek ailesine yetmeye çalışan Gregor’un bitkin, yorulmuş, mecali kalmamış duygularının vücut bulmuş haliydi. Ve bir böcek gibi davranılıyordu. İlk zamanlar maddi desteklerinden dolayı sevilen, sayılan Gregor’un ailesi içindeki işlevi zamanla zayıflamaya, sıradanlaşmaya, değersizleşmeye başladı. İşe yaramazsan bir hiçsin. Geberin Samsa Ailesi!
Şununla bitiriyorum; “Dünyadaki 8 milyar insan seni çok sevse de annenle baban sevmiyorsa hiçbir önemi olmuyor.”
Bu arada Franz Kafka bu kitabına böcek resmî konulmamasını istemiş, ancak yayınevlerinin yazarın bu talebine kulak aşmamasını ticari sebeplere bağlıyor ve yayınevini kınıyorum.
Benimle köyüme kadar yolculuk edip en son evime döndüğümde bitirmeyi başardığım o kitap: Çalıkuşu.
Şayet ben Feride olsaydım İhsan’a bir fırsat tanırdım. Tabii zihni kamran ile meşgulken başkasının hayatına girmekte aldatmanın bir şekli bundan mütevellit öncelikle kamran noktasında kendisini iyileştirmesi gerekiyordu. Kamran’ın, Onu aldattığını ilk öğrendiğinde bunu sineye çekmeyip düğününe 1 gün kala çıkıp giden güçlü Feride kitabın sonunda aynı güçlülüğü koruyamamıştır. Kanaatim şu yönde; aldatmanın hiçbir affı olamaz.
Feride ara ara Kamran’ınn onu aldatmasında kendisini suçlayan bir takım çıkarımlarda bulunuyordu. İnsanların bize olan yanlışlarını kendimizde kusur bularak ‘ama bende böyleydim’ düşüncelerine girmemeliyiz. Hele ki Feride bunu hiç haketmemişti.
Neyse çok uzatmadan şunu söylemeliyim ki benim bu kitapta aşık olduğum karakter İhsandı, paralel evrenimde seni Marius ile kahve içerken buluyorum. Marius’un yanında Cosette, senin yanında henüz okumadığım bir kitabın bilmediğim bir kadın karakteri… Kim bilebilir? Belki birgün onunla karşılacak ve sizi tanıştıracağım.
Hoşçakal.
Reşat Nuri… Cumhuriyet döneminin önemli isimlerinden bir duayen.
Cumhuriyet dönemi eserleri ne kadar iyi olabilirse bu kitapta o kadardı. Mürşit efendi bana göre kitabın en masum karakteriydi. İnsanın mayasında masumluk var ise hiçbir kötü iş onun mayasına zarar veremez, belki biraz bulandırır. Mürşit efendi talihsiz bir adamdı, yanlış bir evliliğin bedelini hayatıyla, şerefiyle ödedi.
Bir babanın çocukları karşısındaki ezikliği… Reşat Nuri bunu o kadar iyi hissettirdi ki Mürşit efendiye kitap boyunca üzülmekten kendimi alamadım.
Yaşanan her şey Ali’ye yapılan haksızlığın karşılığıydı. Ve Muazzez ile Yusuf her şeyi sonuna kadar haketti. Sabahattin Ali intikamını aldı Ali, rahat uyu. :)
Kitap incelemem bu kadar.
Aslında bu küçük mavi sandalye yaşam yolculuğumuzun ta kendisi. Bo bu yolculuğa minik bir çocukken sandalyesiyle başladı. Bo yolculuğunu yaparken sandalye durur mu hiç? Durmadı! Hayat yolculuğunu tamamladı ve bir son gerekiyordu. Her şeyin başladığı yere: Bo’nun yanına!
İlk defa Ayfer Tunç okuyorum. İyi ki yolumuz rastlaşmış, iyi ki kütüphanem rastlaşmış. Bu zamana kadar erteleyişim benim acizliğimdir. 1999'da kaleme alınan eser o yılları yansıtıyor. Bana göre evlenecek her bey bu kitabı okumadan evlenmemeli. Okuyan beyler Aziz Bey'in eşi Vuslat'a geç kalmışlığı, pişmanlığı, buhranlarını gerçekten hissedecek ve ona göre ayağını denk alacak. :) Hanımlar bu kitabı önce okuyup akabinde eşlerine veyahut evlenmeden önce evlenecekleri kişiye okumalarına dikkat çekebilirler.
Beni kitapta öyle bir kısım etkiledi ki bence herkes o hissi yaşamıştır, kitabı okurken yazarın tarif ettiği o acı hissi iliklerime kadar hissettim. Aziz Bey, Beyrut'a gittiğinde o yabancı şehirde, dilini bilmediği insanlara yönelik yaşadığı tarif edilmez acı his... Bu hissi hayatımda ilk defa Diyarbakır'a gittiğimde yaşamıştım. Keyifli Okumalar.
Tüm işimi gücümü bıraktığım tek solukta okuduğum bir kitaptı diyebilirim. Bunu elbette kitabın başarısına bağlamıyorum. Livaneli konu seçmede başarılı bir yazar. Ancak bunu kitaba aktarışta tamamen magazinsel bir üslupla ele almış durumda. Bu da yazarın konu seçimindeki başarısına gölge düşürüyor. Maya Duran isimli bir karakterin hümanist yapısını çizerken keşke bu hümanistliği sadece yahudi ve hristiyanlara değil de yıllardır Ortadoğu gerçeğine de çizseydi. Orada bir samimiyetini sorguladım sevgili Livaneli. Zaten bu adam her kitabında böyle bazen yezidileri ön plana alır, bazen ermenileri, yahudileri, hristiyanları... Yanlı bir şekilde müslümanlara yapılan zulümleri hiç ele almaz. Bizimle değilsin Livaneli. Kitabının tutulmasının seninle hiçbir ilgisi yok tamamen Struma Faciası, Maximilian Wagner ve Nadia'nın bağlı aşkları... Şu an bu incelemeyi yazarken bilgisayarımın bir diğer sekmesinde Struma Faciası ile ilgili bir makale var. Adolf Hitleri daha önce duymama rağmen hakkında sıfır bilgiye sahip olmamam tamamen cehaletimle alakalı bir mesele. Olsun diyerekten kolları sıvadım. Bu nazi başlığı kapsamında yahudilere yapılan zulme yönelik makalelere göz atacağım. Bitirmeden islamı çok sevdiğimi söylemeden geçmek istemiyorum. Tamamen kutsal kitabımızda Irkçılığın yasaklanması bu sorunların hepsini çözüyor. Seni seviyorum İslam.
rus edebiyatı içine girilmesi gereken bir alem. evet evet bir alem, ben onu diğer tüm edebiyatlardan bağımsız bir alem olarak tanımlıyorum. bu edebi ürünleri bir kümeye sıkıştırıp rus edebiyatı olarak tanımlamak çok garip değil mi?rus edebiyatı ama hepimizin hayatından parçalar var. rus edebiyatı evrenseldir diyebilir miyiz?
Ben ne okudum/dinledim? Bu nasıl bir çocuk kitabı? Siyaset, doğa sorunları, insanlık sorunları, BM… Galiba yazar bu kitabı yanlısı olduğu partinin binasında yazdı ya da bir seçim günü… neden bir çocuk kitabına bu kadar karamsar şeyler dahil edilir anlam veremedim doğrusu. Sözün özü; çocuğunuzla birlikte kitapçıda gezerken raflarda bu kitabı görürseniz çocuğunuzu kucağınıza alın 1 2 3! sayıp koşarak o reyondan uzaklaşın! Aksi halde daha küçük yaşta dertli bir evladınız olabilir.
Bazen duyarsızlaşır insan; haramlara, şirke, fıska… Girersin akraba ortamlarına edilir olmayanların dedikodusu. İyiliği içindir, sonuçta akraba kötülüğü istenir mi hiç? İyiliği için konuşuluyordur, iyiliğini istiyorlardır. Susarsın, dahil olmazsın, sadece dinlersin. Sen konuşmadın ki sonuçta. Bazen girersin eski arkadaş ortamlarına, konuşulur eski hayatlar, dalarsınız maziye… Ne gibi bir sakıncası olabilir ki, eskiyi yad ediyorsunuz sonuçta, bu kadar da abartmamalı. Dedikodu etseniz daha mı iyi? Konuşursunuz eski karma arkadaş ortamlarınızı, dinlersin arkadaşlarının flörtlerini ne kadar sevdiğini. Sen yapmıyorsun ki sonuçta, bir erkeğin elini bile tutmadın, sadece arkadaşını dinliyorsun. Abartmamalı.
Gidersin okula bazı ritüeller, vatan sevgisi adı altında. Vatanseversin yapmalısın elbette, vatan hainimi olmalı? Hem namazını kılar, orucunu tutarsın yaptıklarını okul kuralına binaen yapıyorsun, dini bütün birisin, hiç dine kafa tutar mı insan? Ama mecbur yapmazsan disipline verilebilirsin, eğitim yuvası burası yahu, hiç kötü şey yaptırırlar mı?
Akşam olur…
Eve gelirsin, içinde bir sıkıntı. İçini kemiren bir kurt, patlayacak gibisin. Nedir bu sıkıntı?
Kardeşim,
Geçmiş olsun kalbin kararmış. Simsiyah olmuş, çare islama yönelmekte. Gününü gözden geçir; günlerini, hayatının akışını gözden geçir ruhunun şifasını ara.
Düşünsenize tam 6 hafta sonra öleceksiniz? Öleceğiniz yer bir giyotin sehpasının üzeri.
Öldüğünüz zaman bir yana öleceğiniz yeri ve hatta be şekilde öleceğinizi dahi biliyorsunuz ne hissederdiniz? İnsan öleceği günü bilse ne olurdu acaba…
Ölümün dini yok, hiçbir insan yok ki ölüm kelimesini duyunca dahi kötü, garip, manasız hissetmesin. O da öyle hissetmişti. Çünkü ölüm herkese aynı şeyi hissettiren bir manasızlık. Bana göre tıpkı yaşam gibi. O da herkese aynı şeyi hissettiren bir manasızlık.
Sevgili Ahmet Ümit sen masal işine bulaşma, polisiye romanlardan devam et. Kitap; aralarında kan davası bulunan iki ailenin gençlerinin aşık olmasının masal varyasyonu. Büyücüler ve İnsanlar arasında bir kan davası var. Bir kral büyücülerin kralını öldürmüş. Büyücünün oğlu intikam almak için yollara düşer. Tabiki klişe son! Bizim oğlan kralın kızına aşık olur. Sonrası bildiğimiz magazinsel olaylar… Anne/Babalar çocuklarına bu kitabı okuturlarsa ciddi bir akıl tutulması yaşadıkları kanaatine varırım. Ey Ahmet Ümit, senin neyine masal yazmak. Resmen 148 sayfaya 2 sezonluk dizi çıkarmışsın, senaryo yazmayı düşünebilirsin bak. Sen polisiye romanda iyisin iyi, bizi masallarından mahrum et.
