RESİM SANATI ve OSMANLI...
- "Allah Resulü canlı hayvan ve insan suretlerine izin vermezdi. Şimdi yapılmasındaki hikmet nedir? - "Artık putperestlik tehlikesi kalmadı kanaatiyle, birçok İslâm cemiyetinde, "tâzim maksadı" olmaksızın ve albümlerde saklanmak üzere resim yapıldığına şahit olmaktayız. Birçok ülkede sultanlar, emirler kendi "portrelerini" yaptırmış, önemli günleri yad etmek üzere, "mühim hadiseleri" minyatürlerle ifade ettirmişlerdir. Ancak, bu kabil resimler, duvarlara asılmak yerine, albümlerde ve kitap sayfalarında birer hatıra olarak kalmış duvarlar, güzel hatlarla ve mücerred motiflerle süslenmiştir. Üstelik bu konuda, her biri bir otorite olan Osmanlı Ehl-i Sünnet uleması, sessiz kalmış ve hatta müsamahakâr davranmıştır..." (S. Ahmet Arvasi’nin “Diyalektiğimiz ve Estetiğimiz”, “İnsan ve İnsan Ötesi”, “Türk İslam Ülküsü I” eserlerinden faydalanarak Arvasi’ye İslâm sanatı ile Batı sanatı arasındaki farkları, İslâm sanatındaki tevhit mevzuunu, din ve sanat münasebetini ve güzellik kavramını hayali bir röportajda sordum. M. Taha İnci, barandergisi.net/roportaj, 18 Mayıs 2024)
— Dostum, diye fısıldadı bana, zaman geçiyor ve hiç de lehime işlemiyor... Vicdanımda azaba yer yok, bu tür çekingenliklerden muafım, çok şükür!.. Bu dünyada zaten suçtan geçilmiyor... Saymakla bitmeyeceğini herkes anladı... Sorun devirdiğimiz çamlarda... Ve sanırım ben de onlardan bir tanesini devirdim... Hem de telafisi olmaz bir biçimde... —
Reklam
Sizlere sesleniyorum, insancıklar, yaşamın salakları, dövülen, haraca bağlanan, ezelden beri terleyenler, sizi uyarıyorum, bu dünyanın kodamanları sizi sevmeye başladıklarında, bilin ki sizi savaş salamına çevireceklerdir... (...) Aslında zavallı halka ilk masal anlatmaya başlayanlar, bakın oldu olacak bunu da bir tarafa not edin, filozoflar oldu... Oysa halk eskiden dinden başka bir şey bilmezdi! Halkı eğitmeye başladıklarını ilan ettiler... Ah ah! Ne de çok gerçek vardı açığa çıkarılması gereken! Hem de ne gerçekler! Yorulmak nedir bilmeyen! Parıl parıl parıldayan! Hepimizin gözlerini kamaştırıyorlardı! Hah, işte bu! demeye başladı zavallı halk, işte bu! Tam da bu! Hepimiz bunun uğruna ölelim! Halkın tek istediği budur zaten, ölmek! Öyledir işte. "Yaşasın Diderot!" diye böğürdüler, sonra da "Yaşa Voltaire!" Filozof dediğin böyle olur! Sonra da yaşasın zaferleri pek de iyi örgütleyen Carnot! Ve yaşasın herkes! İşte, hiç olmazsa zavallı halkı cehalet ve putperestlik içinde gebermeye mahkum etmeyen adam gibi adamlar!
Sayfa 84
Metinleri karşılaştıralım. İlki diyor ki; “Egemenliğin kaynağı, ahlaki düzendir. Eğer yasalarınız [...] bu düzenle ve dolayısıyla Tanrının İradesi’yle çelişiyorsa, Yaratıcı’nın takdirine sınır koyamazsınız [...], bu durumda otorite kendi yaptıklarına derhal son verir veya istismar edilmiş olur.” Şimdi de ikinci metin: “Herkesi bağlayan mutlak ve temel mesele şudur ki; her kim Allahın kanununu kendisi ya da başka insanlar tarafından yapılmış kanunlar lehine terk eder, putperestlik ya da tiranlığa meyleder ve böylece de hakikatten uzaklaşırsa, ve her kim ülkesini bu tür bir kanuna dayanarak yönetirse, kendini Allaha şirk koşmuş sayılır.” Bir tarafta II. Jean Paul ve diğer tarafta günümüz radikal İslamcılığının en etkili temsilcilerinden Pakistanlı Maududi, düşüncelerini böyle ifade ediyorlar.
·
Puan vermedi
Kitabı tasavvufun kökenleri ve yozlaşması konularını araştırdığım için okudum. Kitap arkası yazısı, bu konunun üzerinde duracağı izlenimini uyandırdı ama vaat ettiğini veremedi. Bu amaçla okuyanlar 1. ciltte 40 sayfalık Oluşum bölümünü okusalar yeter. Çok da zengin kaynaklara başvurmadan yazar bunu şöyle anlatıyor: İlk dönemde zahit denen kişiler
Kur’an Verileri Işığında Tasavvuf ve Tarikatlar (2 Kitap Takım)
Kur’an Verileri Işığında Tasavvuf ve Tarikatlar (2 Kitap Takım)Yaşar Nuri Öztürk · Yeni Boyut Yayınları · 201412 okunma
Plato nun hayat felsefesi üzerine
Platonun ve takipçilerinin felsefesi, putperestlik felsefesiydi
Reklam
60 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.