Hayatın keyfini çıkar, sen
Baharın kenarında açan çiçek;
Sonsuz şetefi överek tadına var
Şu kısa ömrünün.
Sen de yarat değerini,
Dünyaya kat;
Küçük ve ürkek,
Bir nefes çek gücün yettiğince,
Sonsuz günün havasından.
“Daha çok anlat” dedim.
“Hoşuna gidiyor mu?”
“Çok. Elimden gelse seninle sekiz yüz elli iki bin kilometre hiç durmadan konuşurdum.”
“Bu kadar yola nasıl benzin yetiştiririz?”
“Gider gibi yaparız.”
Onu düşünmekten kendimi alamıyordum. Şimdi acının ne olduğunu gerçekten biliyordum. Ayağını bir cam parçasıyla kesmek ve eczanede dikiş attırmak değildi bu. Acı, insanın birlikte ölmesi gereken şeydi. Kollarda, başta en ufak güç bırakmayan, yastıkta kafayı bir yandan öbür yana çevirme cesaretini bile yok eden şeydi.
Belki biri şöyle diyecek :
__Sokrates, seni böyle zamansız bir sona sürükleyen
bir ömürden utanç duymuyor musun?
Bana bunu soracak olana açıkça cevap verilebilir ve
diyebilirim ki :
__ Dostum, yanılıyorsun!... Kendini toplum için
önemli gören ve değeri olduğuna inanan bir kimse, "Yaşayacak mıyım yoksa ölecek miyim?" diye düşünmemelidir. Bir işi yaparken doğru mu yanlış mı yaptığını, iyi bir adam gibi mi yoksa kötü bir adam gibi mi davrandığını, cesur bir adam gibi mi yoksa korkaklıkla mı hareket ettiğini tartmalidir.