İnsan ya aldatmaya başvuracak ya da yok olacaktı. Aldatma aklın [Ratio] kendi tikelliğini ele veren lekesiydi. Bu yüzden evrensel toplumsallaşma, dünya gezgini Odysseus ve tek kişilik fabrikatör Robinson Crusoe'nun taslağını yaptığı gibi, en baştan beri var olan ve burjuva çağının sonunda da gözle görülür hale gelen mutlak yalnızlığı içerir. Radikal toplumsallaşma radikal yabancılaşma demektir.
Belleğimiz bize söyler? Onu işitmekten ziyade bizi dönüştürdüğü biçim hakkında bir şeyler söyleyebiliriz belki. Belleğimizin bize kattığı ve eksilttiği şeyler… Sanırım edindiğimiz tecrübeler, sınandığımız süreçler ve yaşanılan irili ufaklı felaketler önce güven duygumuzu zedeliyor. Peki, kendimizi sadece ana rahminde mi gerçekten, tam olarak
Ben gayet iyi biliyordum, biliyordum neyin peşinde olduklarını, zararsız görüntülerinin altında o insanların neler sakladıklarını. Öldürmekti tek dertleri, öldürmek ve birbirlerini öldürmek, bir çırpıda değil elbette, ama tıpkı Robinson gibi yavaş yavaş, ellerinin altında ne bulurlarsa onunla, eski üzüntüler, yeni sefaletler, henüz adı konmamış nefretler ya da yekten savaş yoluyla, üstelik her şeyin her zamankinden de çabuk olup bitmesini temenni ediyorlardı.
Üzüntü ve keder dünyada en manasız işlerdir. Çünkü keder ve üzüntü yalnız geçmişe aittir. Geçmiş şeylerin geriye gelmesi veya düzeltilmesi mümkün değildir.
Durumumun parlak tarafına daha çok, karanlık tarafına ise daha az bakmayı ve yoksunluğunu çektiğim şeyden çok, keyif aldığım şeyin değerini bilmeyi öğrenmiştim ve bu da bazen bana tarif edemeyeceğim gizli bir huzur veriyordu ki bunu burada, Tanrı’nın kendilerine verdikleriyle avunup sefasını süremeyen, çünkü onun kendilerine vermediği bir şeyleri görüp bunlara göz diken o hoşnutsuz kişiler kafalarına soksunlar diye dikkatlerine sunuyorum. Bence elde edemediklerimizle ilgili bütün huzursuzluğumuz, sahip olduklarımız için şükretme huyumuz olmamasından kaynaklanıyordu.