Yabancılar bazen bizi yaralamış olduklarını sanırlar ama bizi saran hayalimiz o kadar kuvvetlidir ki gönlümüze dokunmuş bile olamazlar. Bazen en hain ve acı hakikat ruhumuzun kalın zırhlarını o kadar az delebilir ki onun gelişinden ve geçişinden haberimiz bile olmaz.
Hayatımızda seçtiğimiz yollarda binlerce olasılık yatar, hangisine doğru gerçekten ‘biz’ istediğimiz için, hangisine hayatımıza temas edenlerin etkileriyle çıkıyoruz içten bilemiyoruz. Norayla bir konuda empati kurabiliyorum bazı şeyleri hobi olarak yaptığında mutluyken, iş haline getirip gelecek sorumlulukları tasavvur etmek insanı korkutuyor. Belki de yaşayacağı en iyi hayattı yaşadığı ama ben de seçtiklerim/seçmediklerim sonucu ilerde birçok şeyin nasıl olacağını görme fırsatı yakalamak isterdim illa yaşamak için değil, hangi yolu tercih edersem karşımda ne göreceğimi, sonuçlarına duyduğum merakı gidermek için. İhtimaldir ki çoğunu neden yapmadım diye hayıflanabilirdim ama hayatı kovalamayı bırakıp olana razı geldiğim için gördüklerimi kabullenir, bana verilen hayatta en azından yaşamımın geri kalanı için kendi benliğimle karar verdiğim yolda, etrafımdakilerin hayatına müspet yönde dokunarak ilerlemeyi tercih ederim.
İç dünyanızda belki de toz tutmuş düşüncelerin kapısını aralayıp içeri bakmanıza sebep olan, çok akıcı, keyif veren bir kitaptı.
İçimde bir çocuk, yalın ayak koşuyor yaşlılığa doğru, binlerce kez yenilmiş umut ölülerini çiğneyerek. Sahi yaşlılık, derin bir iç çekiş, yanılmış bir çocukluk olmasın
İstemeden varım, istemeden öleceğim. Olduğum şeyle olmadığım şey arasında, hayal ettiğim şeyle hayatın beni yaptığı şey arasında bir boşluğum, birer hiç olan şeylerin ortasındaki soyut ve tensel noktayım.