Kapı delikanlının arkasından çoktan kapanmış ve Madame de Prie hâlâ kıpırdamamıştı. Ölümüne kovalanmış bir hayvan gibi öylece yatıyor, alçak sesle kesik kesik soluyordu; korkusu, duyguları, acı ya da utanç hissiyatı kalmamıştı. İçini tarifsiz bir dermansızlık kaplamıştı; ne intikam ateşi ne de öfke vardı artık, tek hissettiği dermansızlık,
Cebeci İstasyonu ve Sen
Cebeci İstasyonunda bir akşam üstü
İncecikten bir yağmur yağıyordu yollara
Yeni baştan yaşıyorduk kaderimizi
Sıcak bir kara sevda
Yüreğimizin başında bağdaş kurup oturmuştu; Acımsı, buruk.
Mühürlenmişti ağzımız bir sessizlik içinde Sessizliği üstümüzden atamıyorduk
Bir saçak altında kararsız, yorgun
Saatlerce
beni koptuğum yerde bağlayın
aşkımı bir kutu kibrit gibi cebimde taşıyorum
bir hotanto küpesi gibi kulağımda taşıyorum
eski şaraplar için içimde taşıyorum
bir gün size verebilirim
ben bu şehire nerden geldim
bir avuç gökyüzü için başım havalarda
dedim ki yalnızlığım inadına büyüsün
üç dört kişi arasında inadına çoğalsın
inadına sahipsiz gelişsin