Bu hayat hikayesini inceleme yapmamın nedeni insan hangi zorluklar görürse görsün, hiç bir şey onu arzu ve isteklerinden, doğru yolundan alıkoyamaz...
7 yaşındayken babasını kaybetti ve yetim kaldı.
8 Yaşında okııldan alındı ve köyde yaşadı.
10 Yaşında yüzü kanlar içinde kalacak şekilde, yeni okulundaki
hocasından dayak yedi.
17 Yaşında
Dostlarım ve yoldaşlarım, dini kurumuş olduğu halde inançlara boğulmuş olan millete yazık!
Yazık o millete ki, dokumadığı şeyi giyer, ekip biçmediğini yer, hasat etmediği tohumun ekmeğiyle beslenir, kendi cenderesinden çekmediği bir şaraptan içer.
Yazık o millete ki, zorbayı bir kahraman gibi alkışlar ve gösterişli fatihi hayırsever sanır.
Yazık o millete ki, rüyasında küçümsediği tutkuya uyanıkken boyun eğer.
Yazık o millete ki, sesini sadece cenaze törenlerinde yükseltir, sadece yıkıntılar arasında kibirlenir ve sade ce boynu kılıçla kütük arasındayken başkaldırır.
Yazık o millete ki, Devlet adamı bir tilki, filozofu bir hokkabaz, sanatı yamama ve taklit sanatıdır.
Yazık o millete ki, yeni hükümdarını borazan sesleriyle karşılar ve bir sonraki hükümdarını da borazanlarla karşılamak için, onu yuhalayarak uğurlar.
Güçlü adamları henüz beşikteyken, bilgeleri yıllarca susturulan o millete yazık!
Ve her parçası kendini bir millet sanan, o bölünmüş millete yazık!
Çünkü Oğuz Atay'ı da okudum, seni de tanıdım...
Diyebilirsin ki, bir insanı, fotoğraflarından ve hakkındaki haberlerden ne kadar tanıyabilirsin? Haklısın. Belki de çok az... O zaman şöyle demeliyim: Seni az tanıyorum... Az...
Sen de fark ettin mi? Az, dediğin, küçücük bir kelime. Sade ce A ve Z. Sadece iki harf. Ama aralarında koca bir alfabe var. O alfabeyle yazılmış onbinlerce kelime ve yüzbinlerce cümle var. Sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında. Biri başlangıç, diğeri son. Ama sanki birbir leri için yaratılmışlar. Yan yana gelip de birlikte okunmak için. Aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler. Senin ve benim gibi...
Bu yüzden, belki de, az çoktan fazladır. Belki de az, hayat ve ölüm kadardır! Belki de, seni az tanıyorum, demek, seni kendimden çok biliyorum, demektir. Bilmesem de, öğrenmek için her şeyi yaparım, demektir. Belki de az, her şey demektir. Ve belki de benim sana söyleyebileceğim tek şeydir...
Seninle buluşmak için Oğuz Atay'ın mezarının başından daha uygun bir yer gelmedi aklıma. Çünkü okuduktan sonra arkana bakmadan gidersen, ben de bu mektubu gömeceğim toprağına...
Derda
Dağları yerinden oynatan tabiat kuvvetleri sükûnet bulduğundan beri, hiçbir kuvvet dünyamızın yüzünü endüstri çağının tekniği kadar kuvvetle şekillendirememiştir.
İnsanın hayatının bir dönüm noktası, bundan sonraki hayatının gidişatını bir nevi tayin edeceği, belirleyeceği bir karardır evlilik. Ve tabii ki de bu yönüyle evlilik hem dinî hem de kültürel manada önemli bir müessesedir.
Yazarımızla bu kitapla tanıştım ve tarzı, yazısını fevkalade beğendim. İsminden de anlaşılacağı üzere, yazar bu eserinde evliliği, evlilik öncesi ilişkiyi anlatıyor; okurunu bu meyanda her yönüyle aydınlatıyor.
Evlenmeden önce insanın önce kendisini tanımasını, sonra karşısındakini tanımasını ve her birerlerinin bulunduğu sosyal ortamı, kültürü ve nasıl bir ortamda yetiştiğini, huy ve özelliklerini tanıması gerekir. Yazar bunlara ayrı ayrı başlıklar ve bölümler içerisinde, okuyucunun rahatlıkla anlayabileceği sade, akıcı bir üslupla bu eseri kaleme almış.
Bu kitabın diğer kitaplardan ayırıcı bir özelliği de şudur: Yazar okuyucunun daha rahatlıkla anlayabilmesi, akıcılık ve merak uyandırma açısından kitabında tanışma, evlilik öncesi ce sonrası ilişkilerini mektup yoluyla aktaran okuyucuların ifadelerine yer vermiş. Mektupların yer yer aralarına girip durumu irdeliyor ve canlı örnekler üzerinde okuyucunun gözünde bu durumları canlandırıyor.
Bu kitabı okumanızı kesinlikle tavsiye ederim. Eminim okuduktan sonra evlenmede, eş seçimine karşı tavrınızda müsbet manada değişimler yaşanacak ve bunlara bakışınız derinleşecektir. İyi okumalar.
İnsanın kafasını karıştıran, yüreğini ağzına getiren, içini kaygılara salan hiçbir şeyin kalmadığı bir geçitteydik..
Geride kalan unutulmuştu sanki; ötede bekleyenin sesi henüz gelmiyordu..
❥︎ Bir sonbahar yağmuru gibi içim ağlardı,
Bir şeyler fakat beni yaşamağa bağlardı.
Sen benim sevgilimsin, sevsen de, sevmesen de,
Aradığım yerlere benzeyiş buldum sende. 🌿
||•
Ailemde iki kuşak arasında yaşadığımız en önemli fark, dedemin "rutin" hayatından çıkardığı hayat hikâyesine karşılık benim hızlı değişime ayak uydurmaya çalışırken "hayat hikâyemi kaybettiğimi" hissetmemdi.