Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Dialog
Dialog Nasıl net gözlem yapa biliriz? Olanları bir birinden nasıl ayıra biliriz? Doğru,yanlış nasıl kolay anlarız? Nasıl nura ulaşıb yalnışdan arınırız? Derler insan çözülmez kutu bağlı. Açılmaz bu kutunun hiç bir zaman sırları.
Vücud ve iç
Vücud ve iç Beden formuna ben dediği an. Kendini yaşamdan ayırdı insan. Vücudun yerine denilir mekan. Form yaranmasına söylenir zaman. Cisime göredir zaman ve mekan. O,yoksa ne yer var,ne de ki,zaman.
Reklam
Annem İçin
Öldükten beş gün sonra geldin rüyama. Babaeski’deki eski evin oradasın. Hayır gelin çıktığın ev değil, diğeri. Biz çocukken her yazları kardeşlerinle, kuzenlerimle bir araya geldiğimiz eski mezarlığın oradaki ev. Evin bahçesine çiçekler ekilmiş. 20 li yaşlarındasın. Sanırım hiç evlenmemişsin. Bahçedeki çiçekleri suluyorsun. Çok mutlusun. O kadar
BİR ÇEŞİT GÖZLEM: BİR ŞEY YAPMAK HİÇBİR ŞEY YAPMAMAKTAN DAHA İYİDİR.
Evet beyler bayanlar bugünkü değineceğimiz konu bu. Yine bir soruyla başlayalım. Bu söz sizin için ne kadar doğru ya da benim için ne kadar yanlış? Tabi ki benim ne düşündüğümü tahmin etmenizi beklemiyorum. Kimse kâhin değil sonuçta :) Evet kendimize ilk bu soruyu soralım. Sorduğunuzu varsayarak devam ediyorum. Bazen beklemek gerekir. Hiçbir şey yapmayarak. Sadece izleyerek görmek gerekir bazı şeyleri. Bakalım her şey siz bir şey yaptığınız için mi güzel yoksa doğal haliyle mi güzelmiş. Yoksa siz uğraşmayı bıraktığınız anda her şey birer birer kayıp mı oluyormuş. Görmek gerekir. Neden sürekli akış halinde olmak zorundayız ki? Neyden kaçıyoruz? Yoksa kendimizden mi? Bazen buna da ayar oluyorum biliyor musunuz. Durun bir bekleyin sakin olun. Biraz hayatınız kendi kendine demlensin. Demini alsın. Sürekli çayın başına geçip demlen demlen diye tekrarladığınızı düşünün. O çayın demlenme hızı değişir mi? Ne kadar saçma geliyor değil mi böyle söyleyince. Kendinizi hemen atağa neden geçiriyorsunuz? Niye bu sorumluluğu direkt kendinize yükleyip kendinizi yıpratıyorsunuz? Niye kendi değerinizi kendi elinizle öldürüyorsunuz? Bırakın her şey olacağına varsın. Herkes kendi değerini kendi belirlesin. Her şeyin fazlası zarardır. Sevginin fazlası, değerin fazlası, öfke, neşe, güven, iyi niyet ve merhamet. Bu hayatta denge esastır. Eğer dengede kalamazsanız kendi dengenizi bozarsınız. Kendi dengenizi bozmayın. Bu hayatta herkes gider siz kalırsınız. Yine kendinize arkadaş olacak kişi sizsiniz. Bu yüzden kendine iyi bak kıymetli dostum. Sevgiyle.
Beyaz Kentin Sesizliği
İzlediğim en kötü İspanyol filmi. Birkaç günde bitirdim. Bir film bu kadar berbat olur. Oyuncular çok kötüler rol yapamıyorlar. Klişeler çok fazla Konu, biraz iyi ama işleyiş tarzları berbat Filmin %75'i koşudan ibaret, ana karakterin koşusuda çok komik. Katilin kim olduğunu hemen göstermek bana göre iyi değil, tahmin yürütmeyi daha çok
kabullenmek ve bencillik üzerine
Franz Kafka
Franz Kafka
Dönüşüm
Dönüşüm
okurken nefret beslediğim ailesi o kadar insanlıktan uzak değildi ancak bir insanı böcek gibi hissettirecek özelliklere sahipti. fakat bu ailede bir şeyler yanlıştı. kız kardeş odayı temizlerken kapıda haber beklemeleri umut beslememize neden oluyor ve annenin acı verici sözleri onlarda hala insanlık olduğu umudunu artırıyor.
Reklam
1. BÖLÜM SAİD NURSÎ, NUR RİSALELERİ VE İLİM 1.1. SAİD NURSÎ’NİN TAHSİL HAYATI Risale-i Nur müellifinin tahsil hayatı üç aydan başka mevcut olmadığı halde (...)10 Evet o zât (Said Nursî) daha hal-i sabavette iken ve hiç tahsil yapmadan zevahiri kurtarmak üzere üç aylık bir tahsil müddeti içinde ulûm-u evvelîn ve âhîrine ve ledünniyat ve
20 Kuruş
Londra'daki camii'ye yeni bir imam gönderilmiş. Adam şehre gitmek için hep aynı otobüse biniyor ve çoğu zaman da aynı söföre rastlıyormuş. Bir gün, bilet alırken şoför yanlışlıkla 20 kuruş fazla vermiş. İmam yanlışlığı oturup da parasını sayınca fark etmiş. Kendi kendine "20 kuruşu geri versem mi şöföre?" diye düşünüyormuş. Ama içinden bir ses diyormuş ki "çok gülünç bir para ve şoförün umurunda değil. Otobüs şirketi çok para kazanıyor zaten... Sadece 20 kuruş onlara bir şey yapmaz." Bu parayı saklayabilirim diye düşünmüş, Allahtan gelen bir hediye gibi... İnecegi durağa gelince, imam kalkmış ve fikrini değiştirmiş, inmeden önce şoförün yanına gitmiş, 20 kuruşu geri vermiş ve demiş ki: "Paranın üstünü fazla verdiniz." Şöför gülümsemiş ve demiş ki : "Siz caminin yeni imamısınız değil mi? Aslında uzun zamandır sizi caminizde ziyaret etmek istiyordum, islamı öğrenmek için. Bu yüzden bilerek size fazla para verdim. Nasıl tepki vereceğinizi görmek istedim." İnerken imam artık bacaklarını hissetmiyormuş, yere yığılacakmış neredeyse, bir direğe tutunmuş ve kendine gelmeye çalışmış. Gözlerinden yaşlar dökülerek demiş ki: "Allahım az daha İslamı 20 kuruşa satıyordum!. .." Unutmayalım ki bizler, müslüman olmayan (veya müslüman olup da İslamiyeti bilmeyen ve yaşamıyan) insanlar için dinimizi tanıtan kişilerdeniz, bu yüzden hareketlerimize dikkat edelim. Maalesef insanlar bizimle birlikte dinimizi de yargılayacaklardır!
{İnsanlar, imtihandan geçirilmeden sadece iman ettik demeleriyle bırakılıverileceklerini mi sandılar? •Ankebût,2} "Eline bir kitap aldın, kapağını açtın ve okumaya başladın. Gözlerini açıp, ilk nefesini aldığında artık senin olan hayatın seçimlerinle şekillendi.Aklın erdi ve tercihini yaptın.Allah'a inandın. Ondan gelen her şeye, hayra
Kâmile

Kâmile

@GulveKul
·
20 Aralık 2023 23:20
Ashabı Kiram,Rasûlullah Aleyhisselam'ın gidişine nasıl dayanmıştı ki...? Yeryüzününde bi güzel nazar bâki kalacak olsa bu O'nun(ﷺ) bakışı olurdu.. Bı güzel tebessüm kalacak olsa yine O'nun (ﷺ) gül yüzü olurdu.. Birinin gidişiyle bu dünya duracaksa O'nun (ﷺ)gidişi olmalıydı...fakat olmadı. Rasûlullah Aleyhisselam'ın gökteki yıldızları bu acıya dayandı... Bı sıkıntıları olduğunda yanına varıp diz çöktükleri...bütün darliklarina rağmen ellerine bir nimet geçince ikram etmek için yanına koştukları...mescide gittiklerinde kainatın en güzel namazını kılmak için arkasında saf durdukları.."kim bugün bir yetimin başını okşadı" diye rahmet telkinleriyle üzerlerine titreyen.. hayatlarında ki karanlığı nuruyla aydınlatan...bakmaya bile kıyamadikları "sonsuzluk ikliminin batmayan güneşi" artık yoktu yanlarında... Doğan hangi güneş içlerini isıtabilirdi ki... Ama unuttuğum bı şey var O'na en yakın olanlar O'nun ahlakıyla en çok ahlaklananlardı...bunun ilahi bı emir olduğunun bilincinde, emanet edileni tebliğ etmek için dünyanın dört yanına dağıldılar..yeri geldi Ümmü Eymen'e(r.anha) gidip ağladılar ama yılgınlık göstermediler. Ebu Ubeyde bin Cerrah(r.a.)'ın uhutta kırılan dişine bakıp ağladılar ama cihattan geri durmadılar. İçlerinde ki iman gücüyle"Ey insanlar, kim Muhammed (s.a.v.)'e tapıyorsa bilsin ki, Muhammed (s.a.v.) ölmüştür. Kim de Allâh'a ibâdet ediyorsa, bilsin ki, Allâhü Teâlâ diridir, ebedîdir”demişlerdi. Gönlümüz sevdiklerimizin hasretiyle dağlanıyorken,onları hatırlamak en büyük tesellilerden... Radıyallâhu anhüm ecmain...
Hayatı çekilir kıldıran şey ne senin için?
- Kendimi çok iyi hissediyorum biliyormusun? dedi sevinçle. + Ne güzel! Peki neden? diye sordum. - x kişi bana çok iyi geldi. + tanıyor musun? Bir şey mi oldu sana bunu hissettiren? dedim. - Hayır. Hiç tanımıyorum ama ne farkeder ki!dedi.. - Sadece görmek, var olduğunu bilmek bile iyi geldi. Onu görmek mutlu ediyor beni. dedi...
Reklam
Evvelki gece, meyhaneden dönen sarhoşlar , mektebin kapısında durmuşlar, bunlardan birisi: "Ben duvardaki siyah taşa Gülbeşeker'in( calikuşu ) elini sürdüğünü gördüm. Allah hakkı için şu Hacer-i Esvedi takbil edelim" diye nutuk vermiş.
Çalıkuşu
Çalıkuşu
Reşat Nuri Güntekin
Reşat Nuri Güntekin
********** Her gittiği yerde herkes nedense Feride 'ye aşık olup duruyor, kasabada, köyde adı çıkıyor , tüm erkekler Çalikuş' na lakap takıyor ve onu görmek için adeta sıraya giriyor. Ve ben bu konudan gerçekten çok sıkıldım artık. Bu kitap böyle olmamalıydı. Büyük hayal kırıklığı yaşıyorum şu an. Bitsin istiyorum kitap çünkü beklentimi karşılamadı. Yani biraz abartılmış Feride ' nin güzelliği romanda. Başka konu mu kalmadı diyorum kendi kendime... Mesela İstanbul 'dan kalkıp Anadolu' ya öğretmenlik yapmaya gidiyorsun ve sadece Feride ' nin güzelliğinden mi bahsedilmesi gerekiyor ! Her neyse çok fazla hosuma gitmedi... Başlarda çok iyiydi ama nedense sevemedim... Keyifli okumalar 1k ...🍂🌿
Kendin İyi Bak Çocuk!
Gecenin yüreğini beğenmeyip, otağ kurmuş saçlarına rüzgar Göğün yüzünü tanımayıp, gözlerini görmek için doğmuş güneş Ve yıldızlar, apoletlerini birbir sökerken taht kurmuşken saçının teline Şimdi söylesene Hangi alfabeyle anlatayım
Dimyata pirince giderken...
“Otuz beş senelik evlilikten sonra şeytan dürttü galiba. Bunca yıllık evlilikten bir çocuğumuz bile yoktu ama kusurlu olan karım değil bendim. Karım bunu bildiği halde bir gün bile yüzüme vurmamış, ‘Üzülme hayatım kısmetimizde yokmuş. Sanki çocuğu olmayan tek çift biz miyiz...’ deyip beni teselli etmişti. Dedim ya şeytan dürttü diye. Bir gün
karanfil
(16 Haziran 2004) Ayça okulunun kapısından koşarak çıkarken etrafına göz gezdirdi. Tanıdık hiçbir yüz görmemenin verdiği üzüntüyle omuzları çökmüştü. Bugün annesi de babası da onu okuldan almaya gelmemişlerdi. Bu çok sık yaşanan bir durum değildi. Sadece annesinin ve babasının işi olduğu zamanlar olan bir durumdu. Babası muhtemelen daha işten
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.