"Öyle yorgunum ki... Elimde bir kesekâğıdı dut kurusu, atlıkarıncadaki kahkahaların, şekilsiz balonların, hediyelik oyuncakların arasından geçiyorum. Niyetim kalabalığa karışmak aslında, ama bir yere gidebildiğim yok. Kaç saattir yürüyorum, daha çocukluğumdan çıkamadım... Çünkü yürüyen sadece ayaklarım...
Yapı Kredi Yayınları 1. baskı: İstanbul, Nisan 2008 "Tutanak" ÖyküsündenKitabı okudu
Bu yaşta bu yorgunluk...
“Canım çok şey anlatmak istiyor ama yorgunum. Beynim yorgun, bedenim yorgun, bunca şeyi affeden kalbim bile yorgun artık. Heveslerim yorgun, iyimserliğim yorgun, konuşarak anlaşmaya olan inancım bile yorgun. Benden geriye mecalsiz bir şey kaldı sadece. Çok yorgunum.”
Reklam
En sonunda başını kaldırıp bana baktı ve üzüntüyle başını salladı. "Burada kaybedilen şeyin ne olduğunu tam olarak anladığını sanmıyorum. Bu kütüphane bana ait değildi evlat, ben sadece bekçiliğini yapıyordum. Gelecek nesiller için kütüphaneyi koruyup büyütmek benim görevimdi. Başarısız oldum. Yorgunum, her şeyden yorgunum..." diye yanıtladı. "Yaşlı kemiklerim daha fazla devam edemeyecek kadar yorgun. Çok şey gördüm ve çok uzun süre yaşadım."
Orada oturan iki insanı sevmediğinizi gördünüz mü şimdi? Sokakta görseniz tanımazdınız onları. Çünkü onlar, sizin için birer simge sadece. Şu anda duygulanışınızın nedeni onlar değil. Siz insanın gençliğine, erkeğin ve kadının aşkına, insan sesine duygulanıyordunuz.
Sadece biraz yorgunum, kendime böyle diyorum, gündelik dertlerin altında herkesten fazla eziliyor olabileceğimi düşünmek beni korkutuyor.
Yorgunum, hiçbir şey düşünemiyorum, sadece yüzümü kucağına koymak, ellerini başımda hissetmek ve sonsuza kadar öyle kalmak istiyorum.
Reklam
1.000 öğeden 61 ile 70 arasındakiler gösteriliyor.