Benim kafam acayip bir dimağ taşıyor, Her dakika insanlardan uzaklaşıyor. Zaman zaman mağlup olsam bile etime, İnsan olmak dokunuyor haysiyetime. Büyük, temiz bir arkadaş arıyor ruhum, İşte rüzgâr, şimdi sana sığınıyorum! Asaletin yeri yoktur gerçi hayatta, En asîl şey seni buldum mu kâinatta, Güneş gibi ne bin türlü ışığın vardır, Ne de süse, gösterişe baktığın vardır. Deniz gibi muamma yok derinliğinde, Bir ferahlık, bir saflık var serinliğinde. Bir dev gibi küçük, mızmız sesleri yersin, Allah gibi görünmeden hüküm sürersin.
Sayfa 59 - Yapı Kredi Yayınları - RüzgârKitabı okuyor
Žižek okur ve seyirci olarak hepimizin Shakespeare ve Hitchcock'a bahşettiğimiz mertebeyi sorgular. Onlara bir nevi alimi mutlaklık, üstün bilgi atfederek Žižek'in "aşırı yorum tutumu" dediği yöne kayarız. Ne yaptıkları konusunda mutlak bilgiye sahip olduklarını varsaydığımızdan, anlamsız gözüken herhangi bir şeyi bizim kavrayamadığımızı düşünürüz (onlarla yakınlık kurmak, suç ortakları olmak için yanıp tutuşuruz) . Ortada "Bildiği-Varsayılan-[Bir]-Özne" –Lacan'a göre hastanın psikanaliste bahşettiği pozisyon– varsa, bilmediği varsayılan, Žižek'in tabiriyle "aslında olayı kavrayamamış" biri de vardır. Ama olayı kavrayanlar da bulunmaktadır ve bizi Shakespeare'in metinlerine, Hitchcock'un filmlerine (ayrıca ebeveynlerimize, sevgililerimize, analistlerimize ve diğer tüm mütehassıslara) çok özel şekillerde bağlayan da budur. Geçer akçe bilgi ve kavramaksa bu ikisi zaruridir ve yeniden üretilmeleri, tercüme edilmeleri ve hatta belki de yeniden tanımlanmaları imkansızdır. İfşa olan, ortada bir saflık fantazisi olduğu ve bunun yarattığı yetersizliklerdir. Bu tanıdık işbölümünde, bir bolluk –bildiği varsayıldığı için bilen biri– ve bir de eksiklik vardır: ebeveynler ve çocuklar, öğretmenler ve öğrenciler, Shakespeare ve biz.
Sayfa 60 - Metis YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Çocukluk döneminin niteliği olan saflık ve bilinçsizlik, erginlik dönemine oranla, bireyin bozulmamış kişiliğinin ve bölünmemiş benliğinin resmini çok daha iyi verir. Bunun sonucunda da, ergin ve medeni bir insanın içinde bir çocuk ya da ilkel bir insan gördüğünde belirli özlemler uyanır. Bu özlemler, resmin, kişiliğin tatmin edilmemiş istek ve gereksinmelerini içeren parçalarıdır ama toplumsal kişiliğe uyma uğruna karalanmışlardır.
+332
Dünyada kötülük daha örgütlü ve daha planlı. İyiliğin içinde zaten bir saflık var. Bu yüzden dünyanın her yerinde kötülük saflığı yeniyor.
Dünyada kötülük daha örgütlü ve daha planlı, iyiliğin içinde zaten bir saflık var. Bu yüzden dünyanın her yerinde kötülük saflığı yeniyor.
Kimi zaman gözlerimizi içimize çevirip kendimizi dehşetle seyrederiz. Ama daha da kötüsü var, herkesin de bizi gördüğünü sanırız. Kötülükler ve kirler çok iğrenç, saflık ise pırıltılı bir beyazlık olarak görünür.
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.