Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İnsanlar birbirine yasaktır. Canım çekiyor diye öpemem seni güzel çocuk! Canım çekiyor diye giremem sana güzel deniz, göğsüm zayıftır; doktor yasağı. Canım çekiyor diye içemem: körkütük oluncaya kadar, aklı boğuncaya kadar: karaciğer yasağı. Canım çekiyor diye bir vapura binip Haydarpaşa'ya, oradan tabana kuvvet Van'a kadar gidemem. Yollarda geberirim..
353 syf.
·
Puan vermedi
Mien Urgan ın kendisini anlattığı otobiyografik romandır.Anılarını anlatırken , Abidin Dino, Halide Edip Sait Faik, Necip Fazıl gibi değerli sanatçılarla ilgili anılarda yer almaktadır.Dikkatimi çeken bölümlerden birisi de Necip Fazıl'In , ' sen bir gün ipe gideceksin, sonun bu olacak" der Mina Urgan'a. Ve Mina kendine Urgan soy adını öyle alır.'
Bir Dinozorun Anıları
Bir Dinozorun AnılarıMina Urgan · Yapı Kredi Yayınları · 202211,4bin okunma
Reklam
Nabzım günlerce bir tek vuruş fazla atmazdı. Onu da sayardım. Hep altmış üç, hep altmış üç. Altmış ikiye indiği de olurdu. "Yürürken normalini bulur" derdi doktor arkadaşım. Durup da sokakta nabzımı sayamam a!..
Sayfa 51
(...) Yarın ayran bile içemezsin. O, bardağı on kuruşa olan ayran. Yani bir kaşık yoğurtla bir bardak suyu karıştırıp da on kuruşa satan adamın namussuz olduğunu bile bile elinden içtiğin enayicesine bütün şehir insanlarının gözü önünde yapılan hırsızlığı, dolandırıcılığı bile bile... Değiştir mesleğini be! Dur ayrancının önünde sabahları. Yap bir güğüm ayran evde. Koy o herifin önüne kaldırıma. İki kuruştan ayran sat, sat da herif gözünü oysun. Seni parayla fukaralar tutup dövdürsün. Daha olmazsa öldürtsün. Kestane sat bir çıkmaz sokağın başında. çürüklerini ayır ayır, sokağa at yine üç yüzden okut. Korkma ziyan etmezsin. Ama başına bela musallat olurmuş; aldırma, koru kendini. Seni tanıyan kimse senden kestane almazmış; senin gözünün önünde, giderler çürüklerini inadına başkasından alırlar da senden almazlarmış. Varsın almasınlar. Bütün şehirle dost değilsin a! Sen başla bir defa işe, Bir haftaya kalmaz, şapkası delik, gözleri uçuk, rüzgara karşı içi yünsüz bir adamcağıza çürüklerini, pişmemişlerini dayayacaksın. Bunu yapacaksın. Yapmazsan hayatından, kestanecilikten hiçbir şey anlamayacaksın. Manav çırağını, bakkal oğlunu, tüccar katibini, gazeteci yazarını böyle yetiştiriyor. Bu şehir böyleyken, bu böyle sürüp gidecek.
Oklama, cılpık, hösgün... Sakarya balıkları, isimleriyle beraber yendiği için lezzetlidir. Bu balıkların ince, gözle zor fark edilen kılçıkları vardır. İyi çiğnenirse mesele yok. Yutsan da ehemmiyeti yoktur a! Köylüler bu kılçığı hiç çıkarmadan yerler. o zaman balık pek lezzetlidir. Galiba balıkların lezzetleri de de bu kılçıklarda gizlidir. İnsana öyle gelir. Biz kasabalılarsa, çiğner durur, başparmağımızla şahadet parmağımız dudaklarımıza götürür, bir şeffaf, ince teli almaya çalışırız. Böyle olunca da balığın lezzeti kaybolur.
İlkbahar bir bayram, bir uyanış, bir mucize, bir çılgınlık, olamayacak gibi duran bir şeyin oluşu, ilkbahar şu, ilkbahar bu... Kuş, papatya, gelincik, çayır, çimen, ağaç, çiçek, mimoza, zakkum, su sesi, hindiba, Çingene, kuzu... Klasik ilkbaharların içinde hepsinin, hatta sülüğün bile yeri vardır. unuttuklarım da çoktur a, en mühimi nisan, mayıs güneşi. Yaşı kırkı aşmış bir adamın mevsimler içinde ilkbaharı biraz üzüntüyle duymamasına imkan yoktur. Eski çılgınlıklar nerede? Nerede o, birdenbire bir genç kız elinden, bir genç kız rüzgarından sararma, o yürek çarpıntısı? Şu ömrü mevsimlere benzetenler iyi etmişler doğrusu. Herkesin bir ilkbaharı, bir yazı, güzü, kışı oluyor işte. İnsanın ilkbaharı, öteki hayvanlara bakarsak geç başlıyor. Bir at bir yaşında, hadi hadi iki yaşında ilkbaharındadır. Bir kuzu altı ayda koç olur. Ama insanoğlu ilkbaharını yirmisinden önce pek idrak edemez. Yirmiden evvel idrak edilen ilkbahar, bir yalancı ilkbahardır.
Reklam
280 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
18 günde okudu
19. yy.dan itibaren edebiyatımız hangi aşamalardan geçmiş, toplumun sosyolojik, kültürel, politik ve ekonomik yapısı insanımızın duygu ve düşüncelerini nasıl etkilemiş ve bunlar edebiyatımıza nasıl yansımış, bütün bu hususları anlamak için Kitabı okumaya başladım. Böylece Halit Ziya Uşaklıgilden, Reşat Nuri'ye, Sait Faik, Yaşar Kemal'den Orhan
Osmanlı'dan Günümüze Edebiyat ve Toplum
Osmanlı'dan Günümüze Edebiyat ve ToplumKemal H. Karpat · Timaş Yayınları · 200948 okunma
Ah! Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın isim babası olduğu birçok kız var aramızda. Lisede okuyan, hatta üniversite çağına gelmiş kızlar. Dağlarca'nın kamyon dolusu elyazı şiirleri var bir de, sağda solda. Şimdi lise üçe devam eden ve Dağlarca'nın isim babası olduğu onca kızdan biri Çağla Günaçar sordu: "Baba, Dağlarca'nın yaşamı
Öncelikle bu ileti uzun, karışık, garip, deli saçması ve dağınık bir ileti olacaktır baştan uyarayım. İlk başta konuya girmeden önce ön bilgilerden gerek dizide gerek kitaplarında(Son dizisindeki amca benim için efsane idi. Ondan ilk defa bir görsel yapıt kitabı çok fark attı. :D Dr. Hannibal Lecter zihin sarayının ufak versiyonunu kendimde
Zamanında insanları (bknz: Sait Faik Abasıyanık, Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir Kabaağaçlı) Bodrum'a sürerlermiş ceza olarak. Şimdi ise bir hafta Bodrum'da tatil yapmak için aylarca çalışmak zorundasın. Hayat çok garip.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.