Bugün Sait Faik Abasıyanık'ın 67. Ölüm yıl dönümü. Gerçekten edebiyat dünyası için çok değerli bir isimdi. Bizlere çok kıymetli şeyler bıraktı. Özlemle anıyoruz..
Sait Faik'in dünyası, bu dünya ile sınırlıdır, onun hikayelerinde 'öte dünya' imajına hemen hemen hiç rastlanmaz. Sait Faik'in eserlerinde ideolojik saplantılar bulunmadığı gibi, mistik, dini figürler, motifler de hemen hemen yoktur
22 kısa hikâyeden oluşan kitaba, "Mahalle Kahvesi"nden giriş yapıyoruz. Mahalle Kahvesi'nin en akılda kalıcı yanı Sait Faik'in gözlemciliğini zirveye çıkarmasıdır. Ayrıca Sait Faik bunu, kahvede en azından bir saat bile bulunmuş herkesin fark edeceği üzere oldukça gerçekçi şekilde aktarmıştır. Bu hikayeyi okurken benim aklıma, okuldan
Sait Faik öykü denilince akla gelen ilk isimlerden biri. Daha çok durum öyküsü tarzında yazan yazarın romanları ve şiir kitabı da mevcut. Hikâyeler her zamanki gibi samimi ve doğal bir üslupla kaleme alınmış. Sait Faik'in en sevilen yönü de bu sanırım. Gözlemlerini tüm doğallığıyla yansıtması. Çoğu hikayenin kendi hayatından izler taşıdığını söylemek de mümkün. Gerçek hayatında yalnız, alıngan biridir Sait Faik. Özgürlüğüne düşkün, bir işte sürekli çalışan biri değil. Hayatının çoğu adalarda ,kahvehanelerde ,balıkçılarla yaptığı sohbetlerle ,meyhanelerde geçmişti. Orhan Veli ile arkadaş ve içmeyi sever bu iki arkadaş. Alemdağ'da Var Bir Yılan hikaye kitabı da yine hayatından yansımaların olduğu balıkçı hikayeleri ile yalnız kendi dünyası ile meşgul küçük insanın küçük dünyasını iyi bir gözlemcilikle yansıtmış sanatçı. Küçük insanların kendinden bir şey bulabileceği bir kitap olmuş. Bazen hikâyesinin içine dahil oluyor ,bazen üzülüyor ,bazen gülüyorsunuz. Yani Sait Faik yarattığı kurgu dünyasında yeni bir hayat varmışçasına bizleri içine çekiyor. Sait Faik'in belki de en çok eleştirilen kısmı dili savruk kullanmasıdır .Bunun izlerini eserde gösterse de anlattığı insanları bulunduğu çevreyle birlikte yansıtması ağız özelliklerine yer vermesi eserin gerçekçiliğini fazlasıyla arttırmış.Rıza Milyon-er ve Hişşt Hişşt en sevdiğim hikayelerdi. Sait Faik ,yazmasam deli olacaktım demişti. İyi ki yazmış .
Ethem Baran Yozgatlı bir yazar. Nereli olduğunu belirtmenin bir anlamı var tabii. Zira Bozkırın Uzak Bahçeleri, ismiyle müsemma, bozkır - taşra yaşamından damıtılan, belli ki yazarın hayatından izler taşıyan öykülerden oluşuyor. Çukurova'nın yaşamı nasıl kendine özgü ve tabiatına paralel zenginse, toprağı çorak, havası kurak Orta Anadolu'nun
Okuduğum ikinci Sait Faik kitabımdı. Toplumsal gerçekçi hikayecilere alıştığımdan mıdır nedir, kendisinin tarzını yabancıladım biraz. Ama o dönem hikayecilerinden ne kadar da farklı bir hayal dünyası var. Kitabın ismine hayran kalıp almıştım. Bir de kapağına. Ecnebilerin dediği don't judge a book by its cover sözünü bir nebze yaşamış olsam da, pişman değilim. Bu arada, hikayelerindeki üslup ve hayal gücü, kitabın arka kapağındaki Ara Güler'in çektiği meşhur resmiyle adeta özetlenmiş gibi. Ruhu şâd olsun.
stefan zweig'ın amok koşucusu ile sabahattin ali'nin kürk mantolu madonna'sı arasında beraber bir okuma deneyelim:
amok koşucusundaki doktorun aşağıdaki cümleleri güçlü bir anlatma ihtiyacı ifade ediyor:
-.. her şeyi içine atmak insanı boğuyor neredeyse..
-size bir şey anlatmak istiyorum....ama çok berbat bir ruhsal durumdayım, öyle bir duruma
Dikkat: Tatkaçıran/oyunbozan içerir.
Yayıncılara Çağrı: ‘Masalın Aslı’
Ulaş Başar Gezgin
Çocuğunuz 11-12 yaşına gelmiş ve “yavrum toplumsal duyarlılıklar geliştirsin, günümüzün yozlaşmış gençleri gibi olmasın” diyorsanız, size eski ve fakat güncel bir kitap önereceğim: Erken yitirdiğimiz (1984) Vasıf Öngören’in 1979 basımı ‘Masalın Aslı’
Bu kitabın çıkış noktası ''Sait Faik'i nasıl anlatırdın?'' sorusuna Afşar Timuçin'in verdiği ''Yalnız hatta yapayalnız bir adamdır'' cevabı imiş. Yazdığı gibi yaşayan yazarın hayatını bir ucundan romanlaştırmak işte bu şekilde başlamış.
Sait Faik'in hikayecilikteki ustalığı birey odaklı olması, müthiş insan gözlemi yapabilmesi ve doğayı