Ben seni ne kadar sevdiğimi başka kadınları gördüğüm zaman anlıyorum. Bazen rast gelip hatta senden güzel bulduğum kadınlara bakıyorum da kendi kendime hiçbirisini senin kadar, senin gibi sevemeyeceğime yemin ediyorum. Sende bir şey var, öyle bir şey var ki hiçbirinde rast gelmiyorum. Öyle bir şey ki işte bütün endişelerim senin yanında mahvoluyor. Ruhuma bir şifa, bir sükun geliyor. Dudaklarını gözlerime dokundurduğun zaman bütün canımın koşa koşa gelip toplandığını, orada sana mülaki olmaktan [karşılaşmaktan] mesut olarak kaldığını hissediyorum. Bahusus [özellikle] şimdi bana öyle geliyor ki ben dünyada senden başka hangi kadını alsaydım hiçbirisiyle senin gibi olamayacaktım. Senin gibi böyle samimi, ruhuma kadar, böyle canıma kadar samimi...
Ben seni ne kadar sevdiğimi başka kadınları gördüğüm zaman anlıyorum. Bazen rast gelip hatta senden güzel bulduğum kadınlara bakıyorum da kendi kendime hiçbirisini senin kadar, senin gibi sevemeyeceğime yemin ediyorum. Sende birşey var, öyle birşey ki hiçbirinde rastlamıyorum... Öyle bir şey ki işte bütün endişelerim senin yanında yok oluyor. Ruhuma bir şifa, bir huzur geliyor! Dudaklarını gözlerime dokundurduğun zaman bütün canımın koşa koşa gelip toplandığını, orada sana kavuşmaktan mesut olarak kaldığını hissediyorum. En çok da şimdi bana öyle geliyor ki ben dünyada senden başka hangi kadını alsaydım hiçbirisiyle senin gibi olamayacaktım;senin gibi böyle samimi, ruhuma kadar, böyle canıma kadar samimi...
"Kalabalık içinde yalnız yaşamak, kalabalık içinde gezip beraber bir köşeye kaçmak, işte asıl zevk budur. İnsan, kalpleri birbirine bağlayan bu bağları o zaman anlar. Ben, seni ne kadar sevdiğimi başka kadınları gördüğüm zaman anlıyorum. Bazen rast gelip, hatta senden güzel bulduğum kadınlara bakıyorum da kendi kendime hiçbirisini senin kadar, senin gibi sevemeyeceğime yemin ediyorum. Sen de bir şey var, öyle bir şey ki hiçbirinde rast gelmiyorum. Öyle bir şey ki, işte bütün endişelerim senin yanında yok oluyor. Ruhuma bir şifa, bir rahatlık geliyor! Dudaklarını, gözlerime dokunduğun zaman bütün canımın koşa koşa gelip toplandığını, orada sana ulaşmaktan mutlu olarak kaldığını hissediyorum. Hele şimdi bana öyle geliyor ki, ben dünyada senden başka hangi kadın alsaydım, hiçbirisiyle senin gibi olmayacaktım; senin gibi böyle samimi, ruhuma kadar, öyle canıma kadar samimi..."
Şimdi, geriye dönüp bakınca, o zaman hiç kimsenin ne yazdığının ya da ne dediğinin beni zerre kadar ilgilendirmemesi formumun ya da formsuzluğumun harikulade bir kanıtıydı diye düşünüyorum. Sadece nesneler büyütüyordu beni; ayrık, kopuk, önemsiz şeyler. Bu insan bedeninin bir parçası ya da bir varyete tiyatrosunun merdiveni olabilirdi;
İlk gençlik yıllarımda güzel ve esrarlı bulduğum kızların yanında, ancak samimi olursam huzur bulabilme gibi bir zayıflığım vardı.Otuz yaşımda bu içtenlik ve saflıktan kurtuldum zannediyordum, yanılıyormuşum.