Gerçek sanatın "erkeksi" olması gerektiği düşünülüyor, demek ki yaratı erkeğe ait ve cinsel bir çağrışıma sahip. - Kesinlikle doğru. Yaratı geniş anlamda Söz'dür, Tanrı'dır." Dünyada yeni bir şey yaratmanın tanrısal, kutsal bir yönü vardır. Başlangıçta tek yaratıcı Tanrı'dır. Eğer bu gücün temsilcisi olarak birini görevlendirdiyse, bu ancak yaratılanların en asili, yani erkek olabilir. Eski çağlardan bu yana bütün felsefi metinlerde, kadının yaratamayacağı, böyle bir yeteneğe sahip olmadığı belirtilmektedir. Kadın yalnızca taklit edebilir, nakledebilir, yorumlayabilir ... Çevirmenlik kadınlar için öteden beri iyi bir meslek olarak görülmüştür. Erkeğin düşüncelerini bir dilden diğerine çevirme işi kadına çok uygundur. Buna karşılık kendi kendilerine yazmaları çok farklı bir iştir. Resim yapmak daha da zordur. Müzik bestelemeyegelince, bu en büyük tabudur çünkü müzik tanrıların dilidir.
Bir nesneye sahibolmakla yağlıboya resimde o nesnenin görüntüsüne sahibolmak arasındaki benzerlik sanat uzmanlarıyla sanat tarihçilerinin çoğunlukla görmezlikten geldikleri bir öğedir. Bu benzerliği yakalamaya en çok yaklaşan kişinin bir insanbilimci olması dikkate değer. Şöyle diyor Lévi-Strauss * :Batı uygarlığında sanatın gözebatan özgün çizgilerinden birini oluşturan şey bence, sahibin ya da giderek seyircinin o nesneye sahibolma konusunda gösterdiği güçlü ve tutkulu istektir.
Sayfa 92 - Metis Yayıncılık
Reklam
Sanatın, insanı hayran bırakan bir gücü var.
Sanatın Çağımızdaki Kurtuluşu
Çağımızın bir İtalyan düşünürü olan Antonio Banfi de (öl. 1957) aynı kanıda. O da Husserl gibi, kapalı dizgeye (sisteme) dayanan felsefelerin bunalıma girdiğini düşünüyor. Özellikle yüzyılımızın birbirini hızla izleyen olguları, yazın ve figürlü sanat alanındaki bunca tedirginlik ve yüzyılların kurulmuş düzenini altüst eden bilimsel kuramlar
"... Bazen, okuduklarımı kendi hayatımla karıştırdığım olurdu. Böyle büyülü bir dünyada yaşarken, elbette ki gerçekle ilgimi keserek bugünkü hayattan sıyrılmaktan kendimi kurtaramazdım. Her kitapta insan hayatına hükmeden aynı kader yasası, aynı sermen havası vardı. Hepsinde esenliğin, güvenliğin ve mutluluğun kaynağı değişmez doğa yasasından söz ediliyordu. Varlığını hissettiğim bu yasayı, savunma duygusunun verdiği bir içgüdüyle keşfetmeye çalışıyordum. Sanki birisi gelecekte karşılaşacağım şeyleri şimdiden bana haber vermek istiyordu. Bu kehanete benzer duygu, ruhumda yer ediyordu, içimdeki tatlı umutlar günden güne güçleniyor, sanatın süsleyip şiirleştirdiği hayata atılmak isteğimi kamçılıyordu. Ama daha önce de söylediğim gibi, bende hayal gücü atılganlığım daha üstündü. Cesaretim, ataklığım, yanlızca içimdeydi, gerçek hayatta epey ürkek ve kararsızdım. Bunun için, kendimle bir çeşit anlaşma yaparak bir süre hayal dünyasında yaşamakla yetinmeye karar vermiştim. O dünyayı yöneten bendim; içinde yalnızca tatlı, çekici, mutluluk veren şeyler vardı. Kötü, acı yönler varsa bile iyileri ve mutluluğun gücünü ortaya koymaya yatardı... "
Sayfa 107 - Varlık YayınlarıKitabı okudu
Gerçek evrenseldir, yalan özeldir. Bu bir ego oyunudur. Ego dünyadaki en büyük yalandır ve özel hissedebildiğinde, ego her zaman kendini iyi hisseder. Ve bu, senin bir yalan söyleyip söylememen meselesi değildir; mesele, diğerlerinin inanıp inanmamasıdır. Eğer diğeri inanıyorsa, en azından o an için gerçek gibi görünür. Ve sana inanan bir çok kişi bulursan, bu sana güç verir. Gerçeğin inananlara ihtiyacı yoktur. İnsanlar yalanlara inanır; gerçeğin inananlara ihtiyacı yoktur. Ve yalanlar uydurduğunda, büyük bir lider haline gelirsin. Pek çok insan ruhani yalanlar söylemektedir. İnsanlar, senin ne söylediğine değil, nasıl söylediğine inanırlar. Ve bir kere yalan söyleme sanatını öğrendiğinde, bir alışkanlık haline gelir çünkü insanlar sana inanmaya başlarlar, güçlenmeye başlarsın. Ve sonra, başka birkaç bir şey daha başarabilirsen, gücün çok fazla artacaktır. İnsanlar yalanlara bayılır ve gerçekten rahatsız olurlar.
Sayfa 85 - Ganj YayıneviKitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 671 ile 680 arasındakiler gösteriliyor.