Bu heyecanlı ürperişin nedeni edebiyatın, tüm zamanları birbirinin içinden geçirerek yaşanılan anı, mekanı bir esere sabitleyerek ölümsüzleştiren gücü olsa gerek. Hayat ve sanatın sokakta karşılaşmasının büyüsüdür bu.
“Kuşkusuz, evrenin yaratıcısı daha iyi bir yöntem planlayabilirdi;
ama bu belirli evrenin yarattıkları, bu belirli yönteme katlanmak zorundaydılar”
Jack London
Jack London, Martin Eden romanını kaleme aldığında genç yaşında uluslararası başarı kazanmış bir yazardı. Buhranlı bir döneminde çıktığı Güney Pasifik’teki deniz yolculuğunda yazdığı bu
Metafor
Yazar edebiyatla felsefeyi harmanlayarak yaşam ve ilişkiler temalı inceleme yapıyor. Sanatın değerini kavrayıp, gerçeklikle kurulan bağın sorgulanması temelde yatan denklem, hızlıca okunup geçilemiyor maalesef, bazen ciddi düşünme bazen sorgulama bazen de araştırmaya iten küçücük ama çok yoğun bir kitap.
Metaforik hayal gücü kavramı heyecan verici.
Üç edebi deneyim söz konusu: Yazarınki, okurunki ve eleştirmeninki…
"Stoacılar Felsefeyi üçe ayırır: Mantık, Fizik ve Ahlak. Stoacılara göre felsefe yaşayan bir canlıdır. Mantık, bu canlının kemiklerini ve sinirlerini, Fizik etli bölgelerini, Ahlaksa ruhunu oluşturur. Stoacılar bunlar arasındaki ilişkiyi şöyle ifade eder: "En üstün iyi, erdemdir; erdem doğayla uyumlu yaşamaktır, doğayla uyumlu yaşama,