Yazarlar ya da kitaplar insanı iyi kılar mı? Sanatın veya edebiyatın öyle bir gücü gerçekten var mı?
Yaşar Kemal 'in okurlarına temenni içeren vasiyetini hatırlatayım:
1) Benim kitaplarımı okuyan katil olmasın; Savaş düşmanı olsun.
2)İnsanın insanı sömürmesine karşı çıksın; Kimse kimseyi aşağılayamasın.
Yaşar Kemal 'i, Sait Faik'i, Orhan Kemal'i, Saramagoyu özümseyerek okuyanın dünyaya,insana ve diğer canlılara en ufak bir kötülüğünün dokunacağı düşünülemez bile. Bu edebiyatın insanı iyi kılma gücüyle açıklanabilir ancak.
(
VAR MI SİZİN DE BÖYLE CİNNETLERİNİZ?
“Deliler ile benim aramdaki tek fark, onların bunu kabullenmemesidir. Oysa ben biliyorum deli olduğumu.” diyor, sürrealist ressam Salvador Dali. Dünyanın büyük çoğunluğu onun deli olduğuna, geri kalanıysa dahi olduğuna inanıyor. Hem deli olmak, dahi olmaya engel mi? Ya da tam tersi; dehalar da bir gün
Bu heyecanlı ürperişin nedeni edebiyatın, tüm zamanları birbirinin içinden geçirerek yaşanılan anı, mekanı bir esere sabitleyerek ölümsüzleştiren gücü olsa gerek. Hayat ve sanatın sokakta karşılaşmasının büyüsüdür bu.
“Kuşkusuz, evrenin yaratıcısı daha iyi bir yöntem planlayabilirdi;
ama bu belirli evrenin yarattıkları, bu belirli yönteme katlanmak zorundaydılar”
Jack London
Jack London, Martin Eden romanını kaleme aldığında genç yaşında uluslararası başarı kazanmış bir yazardı. Buhranlı bir döneminde çıktığı Güney Pasifik’teki deniz yolculuğunda yazdığı bu
Metafor
Yazar edebiyatla felsefeyi harmanlayarak yaşam ve ilişkiler temalı inceleme yapıyor. Sanatın değerini kavrayıp, gerçeklikle kurulan bağın sorgulanması temelde yatan denklem, hızlıca okunup geçilemiyor maalesef, bazen ciddi düşünme bazen sorgulama bazen de araştırmaya iten küçücük ama çok yoğun bir kitap.
Metaforik hayal gücü kavramı heyecan verici.
Üç edebi deneyim söz konusu: Yazarınki, okurunki ve eleştirmeninki…