Bu bilgiler spoiler olur mu olmaz mı bilemedim, çok hassassanız okumayın devamını.
Mevlana ve Şems-i Tebrizi ilişkisini merak ettirdi, bu yönüyle benim için biraz doyurucu bir kitap oldu. Ancak işin polisiye kısmı hayal kırıklığıydı. Daha ilk sayfalardan anlıyorsunuz ki bu İkonion Turizm bir halt etmiş. Birkaç kez "etmemiş mi acaba" düşüncesi gelse de geldikleri gibi giderler.
Bunun devamı daha spoiler olacak galiba.
Buna çok takılmadan devam edilebiliyor. Yüksek gerilimli, polisiyeli bir kurgu olmasa da olur diyerek okunuyor. Mevlevilikten, semadan, yüce aşktan bahsediyor, dolu dolu, güzel. Ama şu hikayenin sonunu okuyucuya/izleyiciye bırakan eserler ne bayağı eserlerdir, onu yazan zihinler ne sinsi zihinlerdir. Sen sayfalarca kurguyu yaz, her yerini ince elediğini sıkı dokuduğunu düşündürt bize, ama sonunu getireme. Olacak iş değil.
Bütün o mistik olaylar boyunca en çok düşündüğüm şey bunların nasıl bağlanacağıydı. Basit bir rüya, düş, sanrı ile geçiştirmez herhalde diye düşündüm. Doğaüstü olaylar bir yerden sonra hikayeye o kadar etki ediyor ki açıklanması kaçınılmaz oluyor. Acaba babası mı gelecek hikayeye, onun parmağı mı var bu işlerde diyorsunuz; ama yazar en son diyor ki "uçak Londra'ya mı inecekti Konya'ya mı bilmiyordum." Benim gibi biri için sinir bozucu.
Sonunu bağlayamayacaksan sırf Mevlana ve Şems ilişkisinin ekmeğini yemek için ne gerek vardı bu kurguya. Böyle olunca iki hikaye de yarım kalmış oluyor.
Yine de akıcıydı, ama bu kitabı ne mevlevi aşkı merak edene önerebilir insan ne de polisiye/gerilim sevene.