Ey Müslüman! İnkârcılara de ki: “Söyleyin bakalım, gökten yağdırdığı ve yerden çıkardığı nîmetlerle size bunca rızıklar sunan kimdir?” Onların da itiraz edemeyeceği cevabı kendin vererek de ki: “Elbette Allah’tır! İşte biz, her şeyi yaratan, yöneten ve besleyen bir tek Allah’a kulluk eder ve yalnızca O’nun hükmüne boyun eğeriz. Siz ise, yaratamayan, rızık veremeyen başka ilâhlar ediniyorsunuz. Bu durumda, her ikimizin de doğru yolda olması mümkün değildir. Ya biz müminler, ya da siz inkârcılar; ikimizden biri doğru yolda, diğeriyse apaçık bir sapıklık içindedir! Aklınızı kullanın ve kimlerin doğru, kimlerin yanlış yolda olduğuna kendiniz karar verin.”
Abdullah b. Sebe, San'alı bir yahudiydi. Hz. Osman zamanında Müslüman oldu. Daha sonra, Müslümanlar arasına fitne sokmak için, İslam ülkelerinde gezmeye çıktı.
....
Mısır'a gidip orada yerleştikten hemen sonra da, yıkıcı faaliyetlerine başladı.
.....
Müslümanlara diyordu ki:
Isa için "rucû edecek" diyorlar. Halbuki esas rücû hakkı, yâni öl-
dükten sonra dünyaya dönüş hakkı Muhammed'indir.
....
Abdullah Ibn Sebe daha sonra şöyle demeye başladı:
Bin peygamber ve bu bin peygamberin de bin vasi'si vardı. Ali de Muhammed'in vasisiydi. Muhammed 'Hatemu'l-enbiya',
Ali de 'Hatemu'l evsiyấsı(vasï'lerin sonuncusu)dır. Resalullah(s.a.s)'in vasiyetini yerine getirmeyenden daha zalim kim vardir?
Resalullah(s.a.s)'in vasisi Ali, ileri atılıp bu vasiyeti yerine getirmek için ümmet'in yükūnů yüklenmek istedi. lşte Osman, hakkı olmadan bu imtiyazı ondan aldi.
Ali, Resalullah(s.a.s)in vasisidir.
Ayaklanın ve onu bu işe teşvik edin.
Murat Duman'in Fatih'i anlattığı kitabındaki şu satırları aktarmak isterim;
"Kur'ân-ı Kerim'de Konstantiniyye' nin fethedileceğine işaret eden Sebe Sûresi nin 15. ayetinde geçen, 'Belde-tün tayvibetün' lâfzinin ebced hesabıyla içinde bulundukları Hicri 857. seneye tekabül ettiğini ve bu sebeple 'Feth-i Mübin'in muhakkak olduğunu derin bir vecd ile dile getirdi.